19De ki, "Hangi şey şehadetçe en büyüktür?" De ki, "Allah şâhid benimle sizin aranızda" ve bana bu Kur'ân vahy olundu ki, sizi ve her kime irerse onu bununla inzar edeyim: Ya siz, Allah ile beraber diğer ilâhlar olduğuna gerçekten şehadet mi ediyorsunuz? De ki, Ben şehadet etmem, De ki, hakıkat ancak şu; O bir tek ilâh, ve şübhesizki ben sizin şeriklerinizden temamen beriyim (.........) Şehadeti en büyük olan hangi şeydir? de (.........) Allah de (.........) benimle sizin aranızda o şâhid -asıl şehadet hakkın huzuruna ilmi yakîn, edayı şehadet ve o ilmi ıhbar-u tebliğtir.- İlmi yakînin menat-u mebdei sözde, zihinde, vicdanda değil, zihnin vakı' ve nefsel'emre intibakında, ya'ni zatı haktadır. Hakkın kendine şehadetidir ki, yakînin hakikatini teşkil eder. Binlerle, yüz binlerle kişi bir şey hakkında şu, şöyledir diye müttefikan şehadette bulunsalar, eğer nefselemirde o şey öyle değilse bunlar yalancı şâhidden başka bir şey olmazlar. Çünkü şehadetleri hakkın kendine şehadetine müstenid değildir. Halbuki (.........) âyetinde beyan olunduğu üzere hiç bir şeyin ilmi ilâhî haricinde nefsel'emri yoktur. Eşyanın kendilerine şehadeti de Allahü teâlânın kendine ve onun zımnında onlara şehadetine müsteniddir. Bütün beyyinat, tecribeler, istidlâller Allah’ın şehadetine raci' olmak ve birer âyatı hak bulunmak i'tibariyledir ki, ilim ifade ederler. Hiç bir kalb ve vicdan da kendi nefsinde Allah’ı işhad etmeden kendi kendine hiç bir şey hakkında şehadet edemez, hattâ kendine şehadet edemez. Ya'ni o vicdandaki ifade vicdanın değil, vücudun bir ifade ve şehadeti olması haysiyyetiyledir ki, yakîn olur. İlmi yakînin kendi yakîniyyeti de kendi vücudunda kendi ayniyyetinde bulunur. O var olduğu yerde var, yok olduğu yerde yoktur. Onun kendi vücudu, kendi ayniyyeti ise ilmi ilâhîdedir. Ve onun bir ifadesi, bir âyetidir. Enfüsî, âfakî hiç bir şey Allah’ın şehadetine istinad etmeden ve bir şehadeti İlâhiyye olmadan kendine şehadet edemez. Allah’ın şâhid olmadığı şehadet bulunamaz ve Allah işhad edilmeden hiç bir şehadet yapılamaz. Hasılı Allahdan büyük bir şey ve Allah’ın fevkında hiç bir alîm-ü habîr mütesavver değildir. Ve Allahdan büyük şâhid de tasavvur olunamaz. Allah’ın şehadeti de her şeyden evvel bahş ettiği ilmi yakîn ile zâhir olur. O da bahş ettiği kalbde bulunur. Ve onun şâhidi evvelâ Allah ile kendisi olur. Vahyi nübüvvet işbu (.........) emirlerinin gösterdiği vechile cebrî bir ilkayı hak, bir fıtrati hassa olarak Allahü teâlânın aynelyakîn bir emr-ü şehadetidir. Nübüvveti Muhammediyye de her şeyden evvel Allahü teâlânın kendi zatındaki ilmi ve kalbi Muhammedîdeki şehadeti ile sabittir. Muhammedin Resulullah olduğunu ve bu da'vada sadık bulunduğunu henüz hiç kimse bilmez, hiç kimse şehadet etmezse ona Allah şâhiddir. Onu kalbi Muhammedîdeki şehadetiyle isbat eden Allah dilerse bütün enfüs-ü âfakda da kendine şehadet ettiği lâyüad velâ yuhsâ şahidler halk ederek isbat eyler ve netekim etmiştir. İyi bilmek lâzım gelir ki, vahyi nübüvvet sadece bir ilham almak değil, cebri İlâhî ile bir şehadeti İlâhiyye telâkkı etmek ve aldığı ıztırarı kat'î ile aynelyakîn bilmektir. Bunun için buyuruluyor ki, Ya Muhammed, en büyük şehadet Allah’ın şehadeti olduğunu söyle ve Allah’ı işhad ederek de ki, sizinle benim Aramda şâhid odur. (.........) Ve bana bu Kur’ân vahy olundu ki, (.........) bununla karşımdaki sizleri ve gaibde bunun baliğ ve vasıl olduğu herkesi inzar edeyim, o korkunc akıbetten korunmak için tahzir eyleyeyim. -Demek ki, Kur’ân’ın ahkâmı vakti nüzulünde mevcud olanlara münhasır değildir. Onlardan sonra kıyamete kadar gelecek olanlara dahi umumen şamildir. Ancak Kur’ân’ın baliğ olmadığı, kulaklarına irişmediği kimseler muahaze olunmazlar. Böyle söyle ve o müşrikleri inzar için şunu da ilâve eyle: (.........) Muhakkak Allah’ın maiyyetinde başka ilâhlar var diye hakıkaten sizmi kat'î şehadette bulunuyorsunuz? Sahihten sizmi buna şâhidlik ediyorsunuz? (.........) Ben ona şehadet etmem, de (.........) «ben ancak» Allah tek bir İlâhtır» diye şehadet ederim (.........) derim ve her halde ben sizin Allah’a ortak tuttuğunuz şeylerden berîim» de.- Bundan anlaşılıyor ki, bir kimse islâma girerken (.........) şehadetinden sonra (.........) mazmunu üzere sarahaten dahi edyanı saireden teberri etmelidir. Maamafih (.........) nefyi esasen bu ın bulunduğundan ulema, bu tasriha müstehabb demişlerdir. Yehûd ve Nesârânın nübüvveti Muhammediyyeyi inkâr etmelerine gelince |
﴾ 19 ﴿