156

Ve bize hem bu Dünyada bir hasene yaz hem Âhırette, biz sana cidden tevbe ile rücua geldik * Buyurdu ki, azâbım, onunla dilediğimi musâb kılarım, rahmetim ise her şey'e vâsi'dir, ileride onu bilhâssa onlar için yazacağım ki, korunurlar ve zekât verirler, hem onlar ki, âyetlerimize îman ederler

(.........) ve bizim için bu Dünyada bir hasene yaz -bu recfeden kurtarmakla beraber ni'met-ü afiyetle güzel işler yapacak güzel bir hayat, şiddetten, meşakkatten, fenalıktan ârî, önü sonu temiz bir hayat, ta'yin ve tesbit eyle, vacib ve sabit kıl da bize kendi kendimizi öldürtme (.........) Âhırette de -keza bir akıbeti hasene, güzel sevablar yaz, akıbetimizde Cennet ve mahzı felâh-u saadet olması vacib ve kat'ıyyen sabit olsun (.........) çünkü biz sana döndük tevbe ettik- ya'ni sen

(.........) diye tevbeden sonra mağfiret ve rahmeti kat'ıyyen va'd buyurdun. Biz de tevbemizin kabulü için bütün kavmimiz namına müracaate geldik -binaenaleyh vifâdet ve müracaatimizi kabul ve bizi mağfiret ve rahmet ile iade eyle ve bize hem bu Dünyada hem de Âhırette hasene yaz. İşte o recfe üzerine Musâ, rabbına böyle istı'taf-ü ı'tizar ve istiğfar-ü istirham ile dua ve tevbelerini arzeyledi buna ne cevab aldı bilir misiniz?(.........) Rabbı buyurdu ki, (.........) azâbım, bununla kimi dilersem musab kılarım, ya'ni azâbımın şanı budur. Kimi ta'zib etmek dilersem azâbımı isabet ettiririm musab kılarım (.........) rahmetim ise her şey'i seasına aldı -Dünyada mü'min kâfir, mükellef gayri mükellef hattâ şey unvanı dahılinde her ne varsa hepsini kaplamış şamil olmuştur. Bütün ileride olacaklara da şamil olmak seasını haizdir, şanı budur. Hiç bir şey yoktur ki, ilk vücudundan ı'tibaren rahmeti rahmandan hıssadar olmuş bulunmasın ve hiç bir şey olmaz ki, rahmetin ona dar geleceği, yetişemiyeceği ıhtimali tasavvur olunabilsin. Fakat bunun böyle olması her şey'in hıssai rahmette müsavi olmasını ıktiza etmediği gibi önünde sonunda daima mazharı rahmet olmasını da iktıza etmez. Rahmeti her şey'e vasi' olduğu halde Allah o her şey içinden her kimi ta'zib etmek murad ederse azâbını isabet ettirir, iradesine kimse müdahale ve ı'tiraz edemez, azâbı aynı savab olur. Şu halde ya bu azâbda da o kimseler için bir rahmet vardır. Veya o kimseler şayânı merhamet olmaktan çıkmışlar, azâba istihkak kesbetmişlerdir. Hâsılı rahmeti ilâhiyye umumî ve her şey'e vasi'dir. Ve evvel emirde bundan nasıbedar olmadık hiç bir şey yoktur. Hattâ Sûrenin başında görüldüğü üzere İblîs bile ibtida Cennedlerde arâm etmiş ve (.........) recası bir müddete kadar is'af olunmuştur. Ancak bu umum ve şümulde vücub yoktur. İstikbal noktai nazarından herkes hakkında devamı rahmet zarurî değildir. Meşiyyet taallûk edince kim olursa olsun azâb ile musab da olur. Burada şunları nazardan kaçırmamalıdır:

1- İsabeti azabda istikbal sıgasiyle (.........) buyurulduğu halde rahmette mazı sıgasiyle (.........) buyurulması gösterir ki, şumuli rahmet mebde', meşiyyeti azab da vasat veya münteha i'tibariyledir. Demek ki, rahmet, asıl, azâb, tâlidir.

Ya'ni asıl rahmet, sırf muktezayı zat, azâb ise muktezayı ahvali ıbaddır.

2- Azâbın meşiyyet ile takyidi rahmetin de istikbalde takyidini müstelzimdir. Mâdem ki, kimi dilerse azâb ile musab edebilecektir. O halde rahmeti de kimi dilerse onadır.

3- (.........) tekabüliyle rahmetteki (.........) umumunu devam ve istikbal noktai nazarından bir tahsıs vardır. İstikbalde ta'zibine meşiyyet taallûk edenler mâzıyde rahmetin mütenaveli olan (.........) de dahil iken çıkarılıyor. Evvelinde rahmetin seasında iken sonra azâbın sahasına giriyor, musab oluyor. Demek ki, rahmet seasına girmiyen hiç bir şey yok, lâkin azabı tatan da olacak tatmıyan da.

İşte Hazret-i Musâ (.........) duasiyle kavmine Dünya ve Âhıret bir hasene ve rahmetin vacib kılınmasını ve binaenaleyh azâb imkân ve ihtimalinin ref'ıni taleb etmiş olduğundan buna karşı ümidi rahmet tehyic olunmakla beraber talebi vücub iptidaen reddi beliğ ile reddedilmiş ve ba'dehu kısmen kabul ile buyurulmuştur ki,

(.........) Ben o rahmeti, o ketbini taleb ettiğin haseneyi ileride o kimselere yazacağım ki, (.........) ehli takvâ olacaklar, her türlü vazifelerini yapıb ısyan ve şubehattan korunacaklar. -İbtida olmasa bile lâekal intihaen korunacaklar (.........) ve zekât verecekler- bu kaydlerde kavmi Musâya mühim ta'rızlar vardır.

Ya'ni şimdiki seninkiler gibi takvâ ve zekâtı göçsünmiyecekler, mübalâtsızlık, harıslık, bahıllik etmiyecekler (.........) ve onlar ki, hepsi âyetlerimize müstemirren îman edecekler -gösterdiğin büyük mu'cizelerden sonra şu seninkilerin yaptıkları gibi küfr-ü küfran yapmıyacaklar (.........) televvününü göstermiyecekler, o müttekıler, o mü'minler kimlerdir bilirmisin?

156 ﴿