171Hem bir vakıt biz o dağı bir gölgelik gibi tepelerine çekmiştik de kendilerine düşüyor zannettikleri bir halde demiştik ki, size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içindekini hatırınızdan çıkarmayın gerektir ki, korunursunuz (.........) NETK: bir şeyi şiddetle cezb etmek demektir ki, bunun neticesi olarak «bir şeyi yerinden koparıb atmak» ma'nâsiyle de tefsir edilir. Netekim erkekten zürriyyeti çekib koparan rahime (.........) denilir. Ve bir Hadîs-i şerifte (.........) buyurulmuştur ki, «bikirlerle izdivacı iltizam ediniz, çünkü onların rahimleri daha cazibeli ve ağızları daha temizdir, Ve aza en razı olanlardır.» demektir. Diğer yerlerde (.........) buyurulmasına nazaran burada netkın da bu ma'nâyı tazammun etmesi ıktıza eder ki, şöyle demek olur: ya Muhammed kitâba temessük etmeyen o ahlâfi Yehude o vakti de hatırlat ki, hani o dağı şiddetle çekerek bir dam gibi üstlerine kaldırmıştık (.........) ve onlar bunu hakıkaten üzerlerine düşmüş zanneylemişlerdi -ya'ni yola gelmedikleri takdirde dağın tepelerine düşceğine o kadar yakîn hasıl etmişler ve bundan öyle korkmuşlardı ki, tehdid iyka' edilmiş, dağ düşmüş de bilfi'ıl altında eziliyorlarmış gibi elem-ü ıztırab içinde yerlere kapanmışlardı da böyle müdhiş bir tehdid ve tazyık ile şöyle demiştik: (.........) size verdiğimizi kuvvetle tutun -gönderdiğimiz kitabı ciddiyyetle ve külfet-ü meşakkate tahammül azmiyle sımsıkı tutun veyahud haydi bu tepenize indirmekte olduğumuz müdhiş mu'cizeye dayanabilirseniz kuvvetle mukavemet ediniz, bunu durdurunuz bakalım (.........) ve haydi bundaki ma'nâyı- bu kitabdaki veya fi'ıldeki evamir-ü nevahiyi veya va'd-ü vaîdi -anin, belleyin, hatırınızdan çıkarmayın ki, (.........) fenalıktan korunabilesiniz- böyle ikrah ve ilca ile kendilerinden itaat mîsakı alınmıştı ki, buna ilcaî mîsak ta'bir olunmuştur. Ve ekseriyyetle sureti rivayeti şudur:Ahkâmı Tevrat ağır ve şiddetli olduğundan dolayı Benî İsraîl kabulden imtina' etmişler, Allahü teâlâ da Turu üzerlerine kaldırmış, kabul ederseniz febihâ yoksa bu dağ her halde tepenize inecek denilmiş, dağın vaz'ıyyetini görünce hepsi düşüp sol kaşı üzerine secdeye kapanmışlar ve bu halde dağın sukutu korkusundan sağ gözlerile de ona bakarlarmış. Ve bunun için Yehudîler secde edecekleri zaman böyle yaparlar ve bu bizi ukubetten kurtaran secdedir derlermiş [Sûre-i «Bakare» de ve Sûre-i «Nisâ» da (.........) bak]. Beni İsraîlin aykırılıklarını ve cebr-ü ikrah görmeyince hakka boyun eğmemek öteden beri mu'tadları olduğunu anlatan bu kıssanın ıhtarındaki ma'nâ, Allah’ın hukm-ü kudretine mukavemet kabil olamıyacağını ve tav'an itaat ve inkıyad etmiyenlerin nihayet kerhen inkıyada mecbur olageldiklerini ve o mukavemeti nâkibil tazyık ve ilca mu'cizesinin hukmü unutulmamak lâzım geldiğini ve çünkü o ve o gibi icbarı ilâhînin her zaman mümkin bulunduğunu ve asıl insanlık vesaadet o gibi cebr-ü tehdide düşmeden rıza ve hurriyyetiyle emri hakka inkıyad ve kitâba temessükte olduğunu anlatmaktır. Filvakı' her ısyanda dağlar yerinden oynayıvermez, her vakıt mu'cizei Musâ olmaz. Fakat Allah’ın emrini tanımıyan ve ahkâmı hakk ile mücadele etmek sevdasında bulunanlar şunu bilmek lâzım gelir ki, Allahü teâlâ her zaman dağları yerinden oynatıb insanların başına yıkmağa kadir bir zülcelâldir. Eşya arasındaki cazibe nisbeti, bir lâhzada değişebilir. Aklı olanlar her hangi bir zelzelenin, bir volkan hâdisesinin nasıl bir kudreti ceberutiyye ifade ettiğini unutmamalıdır. Bir takım kimseler bunların zünubı beşerle hiç alâkası yoktur diye telâkkı ederler ki, ne kadar yanlıştır. Gerçi bunların hepsi zünubı beşerin cezası değildir. Lâkin hepsinin de umur ve hayatı beşerle alâkadar olduğunda da hiç şübhe yoktur. Hiç birisi yoktur ki, beşeriyyetin ısyana cür'et eylediği Allahü teâlânın kudreti kahiresini göstermiş olmasın ve binaenaleyh hiç biri yoktur ki, insanlar için mukavemeti nâkabil bir sultani rabbaniyyenin kudreti cebriyyesindeki azameti tedhişi irae ile günahlarına karşı bir tehdid ve ıhtar alâkasını haiz bulunmasın ve insanı kavanini İlâhiyyeye muhalefetten tahzir etmesin. Ben şurada işimle meşgul iken fülân yerde bir dağın çöküvermesi benim bir günahın değilse bile bana benim onu yapan kudrete karşı günalarımın tehlükelerini ıhtar eden bir tehdid olduğunda ve onun bana karşı da bir ikrahı mutazammın bulunduğunda şübhe mi vardır. Bundan başka Allahü teâlânın doğrudan doğru zünubı beşere alâkadar olan o kadar âyâtı icbariyyesi, o kadar sultaları vardır ki, hadd-ü hisaba gelmez, evamiri İlâhiyyeye tav'an itaatle doğru yola gitmiyen rızalariyle fenalıktan korunmak istemiyenleri Allahü teâlâ evvel emirde bu cebrî suhtalarla ittikaya da'vet eder. Hurr iken esîr eyler, bununla da mütenebbih olmıyanlara ebedî azâb sultasını yükletir. Bunun için insanlar şu mîsakı fıtrîyi hatırda tutmak iycab eder. |
﴾ 171 ﴿