55Dedi: beni Arz hazineleri üzerine me'mur et, çünkü ben iyi korur, iyi bilirim (.........) Beni, dedi, bu arzın hazineleri üzerine ta'yin et - ya'ni bütün bu Mısır ülkesinin hazinelerinin irad ve masrafı umurunu bana tefvız eyle (.........) her halde ben bir hafîzım, bir alîmimdir. - Hukuk ve emanatı iyi hıfzederim, hazineleri müstehıkk olmıyanlardan iyi korur ve vücuhı tesarrufu pek iyi bilirim. - Bunda adl-ü hakkı ikame ile ahkâmı şer'i icra edebileceğini bilen bir kimse için imâret ve vilâyeti taleb etmek ve ona isti'dadını ızhar eylemek caiz olduğuna ve hattâ Ikamei hakka ve siyaseti halka başka bir suretle yol olmadığı takdirde kâfirden bile ahzi vilâyet câiz olacağına delil vardır denilmiş. Fakat âyette bu Melikin küfrüne dair delil yoktur. Bil'âkis Mücahidden islâm olduğu merviydir. Bir de (.........) diyen Hazret-i Yusüf, salâhiyyeti kâmile taleb etmiştir. Bu surette ise ba'zı müfessirînin dedikleri gibi Melik. Hazret-i Yusüfün re'yine tabi' ve ona münkad olmuş demektir. Binaenaleyh bu suretle kabuli amelin mes'uliyyeti re'sen icrayi ahkâm mes'uliyyetine raci' olur. Taleb mes'elesine gelince: Fıkhı şudur: Ehliyyeti olmıyanlara velâyet haramdır. Tefvıfa da haram, talebi de haram, kabulü de haramdır. Ehliyyeti olanlara kabul caiz; taleb, mekruhtur. Meğer ki, taayyün etmiş olsun, ya'ni o işe ondan başka ehil bulunmasın, o vakıt taleb vacib bile olur. İşte bir Peygamber olan Hazret-i Yusüf, min tarafillâh me'mur olduğu ahkâmı hakk-u icrasına bir vesile bulmak için bu talebile o vecîbenin ifasına müsaraat etmiştir. Acaba talebi kabul edildi mi ? (.........) |
﴾ 55 ﴿