68

Vaktâ ki, babalarının emrettiği yerden girdiler, o, onlardan Allah’ın takdirinden hiç bir şey'i def'etmiyordu ancak Yakubun nefsindeki bir haceti kaza etmişti, şüphe yok ki, o muhakkak bir ilim sahibi idi, çünkü biz kendisine ta'lim etmiştik ve lâkin nâsın ekserisi bilmezler

(.........) babalarının kendilerine emrettiği yerden girdiklerinde de (.........) başlarına Allahdan gelecek hiç bir şeyden muğni olmadı - o duhul veya o emr -ü tedbir haklarında min tarafillâh mukadder olan şeylerden kurtarmadı, ihataya uğramalarına, sirkatle ittiham olunmalarına, kardeşlerinin alıkonulmasına (.........) mani' olmadı (.........) ancak Ya'kubun nefsindeki bir haceti kazâ etmiş oldu. - Ki, hissi şefakat ve fikri ubudiyyetle taharrii selâmet ihtiyacı vardı. Bu tedbir ile gönlünün tekazâsı def'olmuş, nefsinde tedbirsizlikle bir kusur yapmış olmak ihtimali bertaraf edilmiş oldu. Hasılı o tedbirin sırf enfüsî kalan bir teselliden başka vaki'de bir huküm ve menfaati olmadı. (.........) Ve filhakika o bir ilim sahibi idi - böyle olacağını, ya'ni «tedbirin takdire mani' olamıyacağını» Ya'kub, biliyor ve ılmine sahib olarak muktezasıyle amel ediyordu (.........) çünkü biz ona ta'lim etmiştik - vahiy veya tecribe ve istidlâl ile bildirmiştik (.........) ve lâkin nâsın ekserîsi bilmezler - onun bildiğini bilmez, hukmi kaderi anlamazlar da kimi kuvveti kendi tedbirlerinde zanneder, mukadderatımızı kendimiz ta'yin edeceğiz demeğe kadar gider, kimi de tevekkülü tedbire mani' zanneder. Tedbirin de bir istiane olduğunu, tedbir ile nefiste bir hacetin kazâ edileceğini hesaba almazlar. (.........)

(.........)

68 ﴿