14

Sonra o nufteyi bir aleka yarattık. derken o alakayı bir mudga yarattık derken o kemiklere bir et giydirdik, sonra ona diğer bir hılkat neş'eti verdik, bak ne şanlı o Allah, yaratanların en güzeli

3-(.......) Sonra nutfeyi aleka halkettik-rahime iliştirip telkıyh yaptırarak tutturup pıhtı kan gibi bir tutuk haline tahviyl ettik. ALEKA, esasen ılûk ve teallûk gibi ilişmek ve yapışıp tutmak ma'nâsından mehuz olarak ilişken, yapışkan şey demektir. Donuk pıhtı kana da ıtlak edilir. (Kamus) Müfessirler, umumiyyetle

(Demi camid) diye tefsir etmişler ise de asıl murad rahimde telkıhin vukuıyle husule gelen alûktur (Sûre-i Hacce bak)

4- (.......) Arkasından alekayı mudga yarattık-bir çiğnem et parçası haline tahviyl ettik.

5- (.......) Arkasından mudgayi ızam yarattık-ya'ni bir çiğnem et parçasından bir takım kemikler yarattık, ki, bunlar hikmetin muktezası üzere bedenin çatısını teşkil eden direkleridir. Ne lâtif hikmettir ki, yumurtanın kabuğu tavuğun karnında iken yumuşak olup dışarı çıkınca sertleştiği gibi kemikler de rahimde iken yumuşak ve çocuk doğduktan sonra tesallüb eder bir hılkatle yaratılmışlardır.

6- (.......) Arkasından o kemiklere bir et giydirdik-bütün o kemikler her birine münasib birer et ile donatılarak hey'eti mecmuası zarif bir et kisvesile giydirilip kuşatıldı.

7- (.......) Sonra onu bambaşka bir halk olarak inşa eyledik-ya'ni cehaziyle, ruhiyle, kuvasile, endamiyle ona öyle bir hılkat neş'eti verildi ki, hiç bir mahlûka benzemez bambaşka bir halk (.......) de dilber bir insan oldu. (.......) İmdi yaratanların en güzeli Allah, çok büyük, çok yüksek-ya'ni bütün feyz-u bereketin esası onda, her şey'in hâlikı o, onun halkından sonra vücude gelen mebadi ve esbabın her biri bir hâlık addedilse ve bu suretle bir çok hâlıklar farz olunsa Allah, bütün o hâlıkların en güzeli, en güzel yaratanıdır. Her hılkatin, her ıstıfanın, her tekâmülün, her hüsnün ilk icadı, ilk nümunesi ancak onun ibdaı ve diğerlerindeki fâıliyyetin bütün künhü onundur. Mevcud olmıyan tabiatleri vücude getiren, vücude gelen tabiatleri dilediği gibi tahvil edip değiştirerek en güzel neş'etler için kıvamına koyan, camid bir çamurdan namî bir sülâle çıkaran, hakîr bir sülâleden bervechi balâ dilber bir insan yaratan o Allah, öyle yüksek ki, ne kadar hâlık farzedilse öyle güzel, öyle güzel yaratan tasvvur olunamaz.

Zehî zatın nihân-ü ol nihandan musivâ peydâ

Biharı sun'ına emvâc peyda ka'r nâpeydâ

Bülend-ü pesti âlem şâhidi feyz-ı vücudundur

Değil bihûde olmak yoğiken arz-u sema peydâ

Meali hikmetin ızharı kudret kılmağa etmiş

Gubarı tireden âyînei kiti nüma peydâ

Demadem âks alır mir'ati âlem kahr-u lûtfundân

Anınçin geh kûduret zâhir eyler geh safa peydâ

Gehi toprağa eyler hikmetin bin mehlika penhan

Gehi sun'un kılar topraktan bin mehlika peyda

Cihan ehline tâ esrarı ılmin kalmıya mahfi

Kılıbdır hikmetin küffar içinde enbiya peyda

İnsanlar böyle bambaşka bir neş'ette. en güzel bir kıvam ile yaratılmış olduklarından dolayı kendilerini her murada irmiş, felâh ihtiyacaından müstağni olmuş zannetmemelidir. Ey insanlar :

14 ﴿