2O ki, hep Göklerin, yerin mülkü onun, hem hiç bir veled edinmedi, hem mülkte ona hiç ortak da yok, her şeyi yarattı da bir takdir ile her birinin hadd-ü mıkdarını ta'yin ederek hepsinin mukadderatını hazırladı (.......) bütün Göklerin ve Yerin mülkü hep onun - gerek Gökler ve gerek Yer ve gerek bunlardaki yukarıda ve aşağı bütün şeylerde mülk ya'ni tasarrufı küllî; yaratmak, yok etmek, yaşatmak, öldürmek, muktezayı hikmetine göre dilediği gibi emr-ü nehy ile hükümdarlık, saltanat, şehinşahlık hep onun, yalnız onun, başkasının istiklâli olmadığı gibi iştiraki de yok. (.......) Hem hiç veled edinmedi - veledi olmaktan münezzeh olduğu gibi bir evlâdlık da edinmiş değil, Nesara, nın dediği gibi değil (Sûre-i Bakareye ve Sûre-i Mâideye ve surei Tevbeye bak) (.......) Hem mülkte hiç bir şeriki de yok Sineviyyenin dediği gibi de değil (.......) kavli celîlindeki kasırdan bu da anlaşılmıştı. Böyle iken ayrıca tasrih edilmesi, ikidir, üçtür diye şirk iddia edenleri açıkça redde ihtiman içindir. (.......) Cümlesinin araya konması da bunun içindir. Bu suretle evvelâ bunun evvelkine tabi' olmayıp ayrıca maksud bizzikr olduğu gösterilmiş, saniyen veled ittihazının neticesi dahi şirk demek olacağından ademi ittihazın hikmeti de anlatılmıştır. Ya'ni bu cümle evvelkine değil, ikinciye ma'tuftur. İyi amma bu mülkü nasıl bulmuş ve bu kadar büyük mülk evlâdsız ortaksız yap yalnız nasıl idare olunur denecek olursa buna karşı vavı istiynafiyye ile buyuruluyor ki, (.......) her şeyi yarattı - başka birinden almadı, kazanmadı, doğurmadı, yarattı, yokken vücude getirdi (.......) de künhüne irilmez bir takdir ile her birine bir hadd-ü mıkdar ta'yin ederek hikmetine göre dilediği gibi hepsini bütün mukadderatıyle hazırladı - onun için güçlük yok, her şey bütün mukadderatıyla - onun yedi kudretinde müsahhar, mümlûk, mahlûk, hepsini dilediği gibi kullanır, bu suretle her şeyin bir hadd-ü var ki, onu tecavüz edemez. Onun kudretine ise hadd ü pâyan yok, binaenaleyh hiç bir şey, mahlûkıyyet haddini tecavüz edip de ona şerik olmasına imkân bulamaz, o öyle yüksek, öyle Tebarek. Bu Fürkan ile hakıkat, tesbit ve tebliğ edildikten sonra inzarın sebebine geçilerek buyuruluyor ki, |
﴾ 2 ﴿