11

Fakat onlar saati tekzib ettiler, biz ise o saati tekzib edenlere öyle bir saıyr, çılgın bir ateş hazırladık

(.......) BEL, Bir atıp harfidir ki, asıl ma'nâsı ıdrabdır. Ba'zanda hattâ gibi terakkı ifade eder. IDRAB, Sözü üstünden altına çevirmek, ya'ni mâkablinden sarfı nazar ettirerek maba'dine tevcih eylemektir. Bunu belki diye terceme etmek meşhur olmuştur. Filvakı' lâfzan da ondan me'huz denecek kadar uygundur. Lâkin lisanımızda «belki» ıdrabdan ziyade ümid ve ihtimal için kullanılmaktadır. «Dur bakalım belki gelir»

demekte hiç ıdrab ma'nâsı yoktur. Idrab, «yok, hayır» «daha doğrusu» demektir. Bu ma'nâ kasr-u istidrâke şebîh olduğu cihetle son zamanlarda fakat kelimesi de «bel» ve «lâkin» yerinde kullanılır olmuştur. Bu surette «fakat onlar saati tekzib ettiler» demek olur - bu cümle yukarıdaki (.......) kıssasına ma'tuf ve ondan ıdrab ile diğer küfürlerini hikâyeye ve inzari sariha intikaldir.

Ya'ni daha doğrusu onlar Sâate, Kıyamet ve Âhırete inanmıyorlar, Kur’ân’ın öyle uydurma olmadığını bilmediklerinden değil, Âhırete, cezaya inanmadıklarından dolayı o küfrü dalâle düşüyorlar, o zulm'ü tezvire gidiyorlar. (.......) Halbuki biz o sâati tekzib eden kimselere öyle hâil bir saıyr hazırlamışızdır ki,

11 ﴿