18

Hattâ karınca deresi üzerine vardıklarında bir karınca şöyle dedi: ey karıncalar, haydin meskenlerinize girin, Süleyman ve ordusu sizi farketmiyerek kırıp geçirmesin

(.......) hatta karınca vâdîsi üzerine vardıklarında - hattâ ibtidaiyyedir. Bir kelâmın başladığını göstermekle beraber ayni zemanda onun evvelki kelâma bir nihayet de olduğunu gösterir. Hayli gittiler hattâ Vâdîi neml üzerine vardılar demek olur. «Üzerine» denilmesi de inmek üzere yüksekten geldiğini iş'ar eder. Vâdîi neml Şamda veya Taifde veya Yemende karıncası çok derenin ismi olduğu söyleniyor. Maamafih Karınca vadisi, karınca sahası gibi küçük hayvanat alemini tebadür ettiriyor. Karınca, küçük hayvanatta mesel olageldiği gibi kanatlı kısmı bulunmak i'tibariyle uçanlar cümlesindendir. Ve burada bu münasebetle zikr olunduğu söylenmiştir. Bu i'tibar ile hattâ, mantıkı tayre vukufun da bir gayesini ifade etmiş oluyor. Karıncalar bir çok hayvanat meraklıları tarafından tedkık olunmuş ve bir çok garaib, hikâye olunmuştur. Cem'ıyyetle yaşadıkları herkesin ma'lûmu olduğu gibi kuvvetleri ve mesâıyleri de ma'lûmdur. Kumanda ile hareket ettikleri ve yekdiğerine tebliğat yaptıkları ve postacıları ve müfettişleri bulunduğu kayd edilmiştir. Nasıl söylediklerini bilemezsek de her halde bir şey anlattıklarını biliyoruz.

Burada şunu kayd edelim; karıncaları tedkık eden bir mütehassıs yuvalarının önüne bir şeker koyuyor, bir takımları bunu haber alıp yemeğe başlıyorlar, derken şekerin üzerine biraz arakı döküyor, bir kısmı kaçıyor bir kısmı yiyor,

serhoş oluyor, kaçanlara da yiyenlere de birer boya ile işaret ediyor, kaçanlar yuvaya haber veriyorlar, bir müddet sonra bir galebelikle gelip serhoş olanları öldürüyorlar. (.......) Bir karınca dedi ki, - hem (.......) denilmesine nazaran dişi bir karınca (.......) ey karıncalar giriniz meskenlerinize - yerlerinize çekilin yoldan (.......) sakının Süleyman ve askerleri şuurları olmıyarak sizi kırmasınlar ya'ni bile bile bir karıncaya sebebsiz öldürmezler amma farkında olmazlar da kırar geçirirler. Onun için yerlerinize çekilin de kendinizi kırdırmağa sebeb olmayın diye edeb-ü nezahet dairesinde hakîmâne bir surette ma'ıyyetini korudu ki, burada ince bir karınca siyaseti vardır. Fahruddîni Razî der ki, ba'zı kitablarda gördüğüme göre o karıncanın diğerlerine duhulü emretmesi şunun içindir ki, kavmı, Süleyman aleyhisselâmın celâletini görürler de Allahü teâlânın kendilerine olan ni'meti hakkında küfrana düşerler diye korktu «sakının sizi kırmasınlar» demekten muradı bu idi, ya'ni kuvvei ma'neviyyenin kırılması idi. Bu suretle bunda erbabı Dünya ile oturup kalkmanın mahzuruna bir tenbih vardır.

18 ﴿