20

Bir de kuşları teftiş etti de bana dedi: ne oluyor hüdhüdü görmüyorum? Yoksa gaiblere mi karıştı?

(.......) ve tayrı (kuşları yâhud uçar kuvvetleri) teftiş etti - demek ki, cüz'iyyatına varıncaya kadar Devletin kuvvetlerini ve umurunu teftiş ve tetkık etmek Devlet adamının vazıfesidir. Araştırdı (.......) da neye dedi: ben hüdhüdü görmüyorum? - Kamus tercemesinde der ki, «hüdhüd» (.......) ların zammile mutlaka karkara eden, ya'ni elhan ve negamat ile öten kuşa denir. Ve hassaten ma'ruf kuşun ismidir ki, çavuş kuşu ve ibibik ta'bir ettikleridir. «Hedhede» den me'huzdur kemâ seyüzker. «Ve ana «hüdehid» dahi denir ulebıt vezninde. Ve hüdahid denir ulabıt vezninde ve hüdhüd kesirül'hedhede olan güvercin kuşuna dahi denir. (.......)

Demek ki, çavuş kuşunda isim, diğerlerinde vasıftır.

Müfessirîn, ma'ruf olan çavuş kuşu ile tefsir etmişler. Âlûsî  şöyle der: ma'ruf kokar kuş ki, denildiğine göre kan yer ve Demîrînin zikrettiği vechile Ebül'ahbar ve Ebürrebi' ve Ebû sümame ve sair künyelerle künyelenir. Ba'zıları

mısraında hüdâhid, hüdhüdün tasgıyri olduğuna kail olmuşlardır. Düveybbe ve şüveybbede ve şüvabbe gibi. (.......)

Kâdî Beydâvînin naklettiği vechile rivayet olunuyor ki, Süleyman aleyhisselâm Beyti makdisin binasını itmam edince hacc için hazırlanıp Haremi şerife gitti, burada dilediği kadar ikamet ettikten sonra Yemene teveccüh etti. Sabahleyin Mekkeden çıkıp öğleyin San'aya vardı. Arazısi hoşuna gitti, oraya kondu fakat su bulamadı. Hüdhüd ise râidi (keşşafı) idi. Suyu iyi bulurdu, bunun üzerine araştırdı bulamadı, çünkü Süleyman aleyhisselâm indiği sırada o havada bir devir yapmış diğer bir hüdhüdün durduğunu görmüş yanına inmişti, ikisi anlaşmışlar, bunun üzerine onun anlattığını görmek üzere beraber uçmuş ba'dehu İkindiden sonra gelip anlatmıştı» Beyzavî bunu naklettikten sonra «Allahü teâlânın acâib kudretinde ve has kullarına bahşettiği hasaısta belki bundan daha büyük şeyler vardır. Onları tanıyanlar tasdık ve tebcil eyler, îman şanından olmıyan münkirler dahi inkâr ederler» diye bir ıhtar yapmıştır. Burada tayrın bir posta veya keşif tayyaresi gibi mülâhaza edilmesi de mümkindir. Tayyareyi idrâk eden zamanımız münkirlerinin bunları inkâr etmesi ise büsbütün ma'nâsızdır.

20 ﴿