11

Onun hemşiresine izini ta'kıyb et de demişti, o da uzaktan gözetti, onlar farkında değillerdi

(.......) onun ya'ni Mûsanın hemşiresine (.......) kardeşinin izini ta'kıb et - ne olduğundan bir haber al - demişti.

Türkcemizde müzekker ve müennas zamiri ayrılmadığından türkcede «hemşiresine» denilince validesinin hemşiresine denilmiş gibi anlaşılıyor. Halbuki (.......) değil (.......) dir. Şu halde zâhir olan (.......) kendi kızına denilmek iken onun hemşiresine denilmesi şefakate tansıs noktai nazarından daha beliğ olmuştur.

Ya'ni kendi kızı olduğu için değil Mûsanın hemşiresi olduğu için ta'kıbini emretmişti (.......) o da onu uzaktan gözledi gördü (.......) onlar - ya'ni Âli Firvan (.......) farkında değillerdi - gözettiğinin yâhud hemşiresi olduğunun farkına varmıyorlardı.

11 ﴿