3

Küfredenler ise "bize o saat gelmez" dediler, de ki, hayır, rabbım hakkı için o size behemehal gelecek, gaybi bilen rabbım ki, ondan Göklerde ve Yerde zerre mikdarı bir şey kaçmaz, ne ondan daha küçüğü, ne de daha büyüğü, hepsi mutlak bir "kitabı mübîn" dedir

(.......) öyle olmakla beraber küfredenler, ya'ni Allah’a o suretle hamd etmeyip o sıfatlarını ve Âhırete kudretini inkâr edenler dediler ki, ilh...

(.......) vavi kasemdir (.......) nin sıfatıdır. Taberînin beyanına göre gaybden murad halkın henüz vukufu olmıyan mümkinattır ki, gerek hiç vücudu gelmemiş olsun, gerekse vücud verilmiş de henüz kimse muttalı' olmamış bulunsun. Burada bu vasf ile tavsıf, iki nükte ifâde eder. Birisi geleceği haber verilen saatin ne vakıt geleceğini yalnız onun bildiğini anlatır, birisi de dağılmış eczanın toplanmasını istib'ad ederek onu inkâr edenlere cevab noktasını gösterir. Bunun nazîri Sûre-i «kaf» ta (.......) dir.

Ya'ni ılmi böyle olan habîr-ü hakîme o, nasıl mümteni' olur? (.......) Ne Semalarda ne de Arzda zerre miskali, ya'ni en küçük karınca mikdarı, ufak bir mikrob veya molegül ondan uzak kalmaz. Ilminden kaçmaz (.......) ve ne ondan, o zerre miskalinden daha küçüğü - atum, elektron, cüz'i ferd, cüz'i lâyetecezza derecesinde asgari mütenahi (.......) ne de daha büyüğü - hey'eti mecmuasına varıncaya kadar hiç biri onun ılminden gaib olmaz (.......) hepsi huzurunda ap açık bir kitabdadır. -

Müfessirînin çoğu burada kitabı mübîni Levhi mahfuz diye tefsir etmişlerdir. Fakat bunun (.......) de olduğu gibi doğrudan doğruya ılmi ilâhîyi tasvir olması daha zâhirdir.

Ya'ni gaib ve şâhidiyle bütün kâinat, Allah’ın huzurunda ap açık bir kitab gibi zâhir ve ma'lûm ve mazbuttur.

3 ﴿