33Hem bir âyettir onlara ölü Arz: biz ona hayat verdik ve ondan habbeler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar (.......) Hem bir âyet - ya'ni Allahü teâlânın kudretinin kemaline ve ölüleri diriltebileceğine açık bir delil ve alâmettir. (.......) Onlara, o gafillere ve münkirlere (.......) o ölü Arz - Arz, toprak, malûm ki, câmiddir, hattâ Sûre-i «Hacc» da (.......) buyurulduğu üzere sönmüş bir ateş halinde, hayat ile temamen zıdd bir mahiyyette ölüdür. Hele bir öğle sıcağında bir Arabistan çölünün manzarası düşünülürse onun hayattan ne kadar uzak olduğu görülür. Diğer tabiate kalsa idi o ölü Arzda bir ot bile bitmezdi. Fakat (.......) biz ona hayat verdik - onda hayat yarattık, nebatî, hayevanî uzviyyetlerle dirilik, şenlik vücude getirdik. Hayatın ibtida bir huceyreden başladığını göstererek de buyuruluyor ki, (.......) ve ondan, ya'ni Arzdan bir dane çıkardık - HABB, habbenin ismi cinsidir ki, azına da çoğuna da ıtlak olunur. Cem'i hubub, onun cem'i hububâttır. Lisanımızda olduğu üzere bilhassa buğday, arpa, pirinç, susam gibi yenen danelerde şayi' olmakla beraber alel'umum ot ve çiçek tohumlarında dahi müteareftir. Kamus sahibi Besairde der ki, hububun bir tekine habbe denilmesi, şey'in aslı ve maddei kıvamı olması ı'tibariyledir (.......) Bu haysiyyetle bir habbe, hayatın ilk başlangıcı olan bir huceyre (cellule) demektir. Burada da bu cinse işareten (.......) buyurulmuştur. Ulumı tabiıyye noktai nazarından mülâhaza edildiği zaman Arzın anasırından bir hayat huceyresinin tekevvünü, bir habbenin çıkması tabiî değildir. Tohumsuz bir hayat huceyresi tabiî olarak teşekkül edemez (generation spontance) olmaz. Filvakı' bir nâkısın kendiliğinden bir zâid oluvermesi akla da muvafık gelmez. Bununla beraber Arzda hayat emri vakı' olduğu için yine ulumı tabiıyye eshabı derler ki, fakat bidayette ilk tohumun, ilk huceyrenin gayri tabiî olarak vücude gelmiş olduğunu ı'tiraf etmek zarurîdir. İşte bu nokta doğrudan doğru tabiatler üzerinde hâkim olan hâlık tealânın ölülere hayat veren kudreti rabbaniyyesini gösterir. Bunun bir ıstıfa olduğunu söylemek de aynı ma'nâyı isbat etmektir. Çünkü ıstıfanın her mertebesi fevkattabia bir tekemmül arzeder. (Sûre-i «En'am» a bak) bu suretle ölü Arza hayati nebatîden başlıyan bir hayat verilip ondan habbeler çıkarıldığı ve böyle tek huceyrelerden başlıyan bu hayatın insan hayatına doğru terbiye ve tekemmül ettirildiği lâtîf bir imtinan tarzında beliğ bir i'caz ile ıhtar olunarak buyuruluyor ki, ondan bir habb çıkardık da (.......) şimdi ondan yiyorlar - belli ki, bu şöyle demektir: O insanları dahi yarattık da o danelerden yiyip duruyorlar. Sonra onların terkibi ve terakkısiyle bilhassa hayatî insaniyyenin idâme ve tekemmülâtı esbabına ınayet buyurulduğu anlatılmak üzere de buyuruluyor ki, |
﴾ 33 ﴿