|
<3 style="text-indent: 33pt; line-height: 19pt; margin: 7pt" dir="ltr">
33
Ben şübhesiz müslimanlardanım deyip salâh ile çalışarak Allah’a da'vet eden kimseden daha güzel sözlü de kim olabilir? (.......) ve kimdir o kimseden daha güzel sözlü ki, - ya'ni kavli ve mezhebi o kimseden daha güzel hiç bir kimse olamaz ki, (.......) ben şübhesiz müslimîndenim deyip, ya'ni ıhlâs ile Allah’a yüz tutup islâm mezhebini seve seve iltizam edip hayır ve salâha çalışarak Allah’a da'vet etmektedir - Sûrenin başında geçtiği üzere (.......) diyen kâfirlerin sözlerine karşı ne güzel bir cevabtır. Allah’a da'vet Enbiyanın ve veresei enbiya olan irmişlerin meslekidir (.......) buyurulduğu üzere bu âyet de başta Peygamber olmak üzere onun izince giden ve basıret ile Allah’a da'vet eden erenlerin hepsine şamildir. Bu haysiyyetledir ki, İbn-i Abbastan bir rivayette: bunun Resulullah hakkında, bir rivayette de ashabı hakkında nâzil olduğu nakledilmiş, Hazret-i Aişeden de müezzinler hakkında nâzil olduğu rivayet olunmuştur. Maamafih sebeb-i nüzul hass olsa bile bu vasıflarla muttasıf olan ya'ni islâma mu'tekıd hâlîs muvahhid ve hayra, salâh âmili olarak Allah’a da'vet eden her dâıy bu mefhumda dahil olduğunda şübhe yoktur. Sûre, mekkî olmak ezan ise Medîne de meşru' kılınmış bulunmak hasebiyle müezzinler hakkında nüzulu rivayetini hukmün onlara da şümulu ma'nâsına anlamak ıktiza eder, Ezanın da en güzel sözlerden olduğu söz götürmez. Demek olur ki, Allah’a da'vet yalnız îmana da'vet etmek değildir, mü'minleri amele da'vet de bu ma'nâda dahildir. Binaenaleyh Allah’a da'vet tevhid ve taatine da'vet demektir ki, bunun meali de lilakullaha da'vete raci' olur. Hulâsa Allah’a da'vet en güzel sözdür, ancak böyle olması iki şart ile meşruttur: birisi, o da'vet yalnız kuru bir lâftan ıbaret kalmamalı, hali kaline muhalif olmamalı, ameli salihe ıktiran etmelidir. Ya'ni evvelâ kendini düzeltmeli kendisi ilâhî ahlâk ile mütehallık olup başkalarını da'vete lâyık ve sözüne kendi fı'li şâhid olacak vechile çalışarak güzel iş yaparak da'vet etmeli ki, basîret üzere bulunmak ve iycabında seyfe sarılmak bu ameli salih cümlesindendir, birisi de islâmdır, dâıy müslimînden olmalı, da'vetine hiç şirk karıştırmıyarak «rabbımız Allah deyip sonra istikametle giden» hâlîs müslimanlardan bulunmalıdır. İslâm olmayınca amelde tam salâh bulunmaz ve Allah’a da'vet edilmiş olmaz. Ebû Hayyan Bahirde der ki, Zeyd İbn-i Ali (.......) demiştir. Kendisini Beni Ümeyye mülûkünden ba'zı zalemeye karşı seyf ile huruca sevk eden de bu olsa gerektir. Müşarünileyh Zeyn kitabullaha âlim idi Hişam İbn-i Abdilmelikin habsinde iken kendisinden zabt edenlere takrir ettiği tefsirinden bir kısmına vâkıf oldum ki, ılimden ve kelâmı Arab ile istişhaddan çok bir hazzı var. Denilir ki, biraderi Muhammed Bâkır ile ikisi münazara ettikleri zaman herkes hukkalarını alıp toplanırlar, onların sanihati ılmiyyelerini yazarlardı rahimehümallah ve radıye anhüma (.......) Allah’a da'vetin meratibi ve mertebesine göre mezahım ve mebtaıbi bulunduğundan dolayı da buyuruluyor ki, |
﴾ 33 ﴿