45

Celâlim hakkı için Musâya o kitâbı verdik de onda ıhtilâf edildi ve eğer rabbından bir kelime geçmiş olmasa idi aralarında iş bitirilirdi ve her halde onlar ondan kuşkulu bir şekk içindedirler

(.......) Kasem olsun ki, Musâya o kitabı verdik (.......) de onda ıhtilâf edildi - kimi inandı kimi inanmadı, sonra inananlar da türlü niza'lara düştüler. Bu âyetin üst tarafına iki vechile bakımı vardır: evvelâ (.......) kavlini bir misaliyle tahkıkdir.

Ya'ni küfür ve muhalefet ibtida sana ve Kur’âna karşı oluyor değil, Musâya ve Tevrata karşı da olmuştu, ikincisi, Kur’ân’ın Arabî, Acemî her lisandan ayrı ayrı fasıllarla nâzil olması tesavvurundaki mahzuru izahtır.

Ya'ni Tevrat bir lisanda nâzil olmuş iken onun aslında türlü ıhtilâf çıkarıldı o halde onları tevhide da'vet için nâzil olan bir Kur’ân’ın muhtelif lisanlarda indirilmesi daha çok ihtilâfa sebeb olmak gibi bir tenakuz olmaz mı idi? (.......) Ve eğer rabbından ezelde bir kelime sebkat etmiş olmasa idi - ki, azâbın bir eceli müsemmâ ile vakt u saatine te'hiri, ya'ni Kıyamet va'di takdir edilmiş bulunmasa idi (.......) o ıhtilâf edenler beyninde, ya'ni îman

edenlerle etmiyenler arasında iş bitiriliverirdi, lâkin o kelimenin hukmiyle saatine bırakılmıştır (.......) maamafih onlar, o îman etmiyenler her halde ondan ya'ni o Kur’ân’dan kuşkulu bir şekk içindedirler - îman etmemekle beraber hallerinden emin de değildirler, şübheler içinde muztaribdirler.

45 ﴿