4

Hucrelerin arkasından sana önleyenler, her halde ekserisi aklı irmiyenlerdir

Şübhesiz ki, sana hucrelerin girisinden bağıranlar - arkasından veya önünden çağıranlar.

HUCRE, etrafı çevirilerek içine girilmekten men'olunan Arz kıt'asıdır. Hucürattan murad Resulullahın hanei saadetinin odalarıdır ki, her biri zevcelerinden birine âid olmak üzere dokuz oda idi. Âlûsî  şöyle kayd eder: «İbn-i

Sa'dın atai hurasânîden tahricine göre hurma dallarından ahşab idi ve kapılarının üzerinde siyah kıldan çullar vardı». Buharî edebde ve İbn-i ebiddünya ve Beyhekî Davud İbn-i Kayisten şöyle tahric etmişlerdir ki, hucüratı gördüm «cerîdi nahıl» den olup haricinden kıl çullarla örtülmüş idi, hucrenin kapısından Beytin kapısına kadar Beytin arzını altı yâhud yedi zira' zannederim ve iç beyti on zira' tahmin ediyorum, irtifaı da yedi ile sekiz arası sanırım demiştir. Haseni Basrîden de tahric etmişlerdir ki, Hazret-i Osmanın hilâfetinde ezvacı Peygamberînin evlerine girerdim, tavanlarına elimle yetiştirdim, Abdülmelikin oğlu Velîd zamanında onun emriyle Resulullahın mescidine ilhak edildi ve bundan dolayı nâs ağladı ve o gün Said İbnilmuseyyeb şöyle dedi: vallahi arzu ederdim ki, alâ haliha bıraksalar da Medîne ahalisinden bir takım kimseler neşveyab olsalar ve ehli âfak da gelip Resulullahın hayatında ne ile iktifa buyurduğunu görseler de zühd dersi alsalardı (.......)

Ehli siyerin çoğu bu bağıranları Benî temîmden olmak üzere zikretmişlerdir: şöyle ki, Beni temimden yetmiş veya seksen kişi kadar bir vefd, bir hey'et gelmişti, içlerinde Zibrikan İbn-i bedr, Utarıd İbn-i Hacib İbn-i Zurare ve Kays İbn-i Asım ve Kays İbn-i Haris ve Amr İbn-i Ehtem ve Akra' İbn-i Habis vardı.

Ebû hayyanın Bahirde zikrine göre bunlar gelmişler, öğle sıcağında mescide girmişlerdi, Resulullah henüz uyuyordu, ya Muhammed bize çık diye bağırdılar, bunun üzerine uyandı ve çıktı, Akra' İbn-i Habis, ya Muhammed benim medhim zeyn, zemmim şeyndir dedi, Resulullah: veyl sana, öyle olan Allahü teâlâdır buyurdu, derken nâs mescide toplandı. Bunlar benî temîm hatıbimizle şâirimizle sana müşâare ve mufâhare edeceğiz dediler.

Peygamber sallallahü aleyhi vesellem: «ben şiir ile ba'solunmadım, mufâhare ile de emrolunmadım velâkin haydın bakalım» buyurdu. Zibrikan içlerinden bir gence haydi kavmının fezailinden intihab et söyle dedi, bir genç kalktı (.......) bir hutbe iyrad etti. Resulullah sallallahü aleyhi vesellem Sâbit İbn-i Kays İbn-i Şemmase - ki, hatıbi idi - kalk cevab ver buyurdu. Sâbit de (.......) bir hutbe ile cevab verdi. Zibrikan diğer bir gence kalk kavmının fadlını anlatacak bir kaç beyt söyle dedi:

(.......) dedi. Hazret-i Peygamber sallallahü aleyhi vesellem Hassan İbn-i Sâbiti çağırdı, Hassan: söylediğini bana tekrar et dedi. Dinledi şöyle cevab verdi:

Daha ba'zı beyitlerden sonra Hassan şunları da söyledi:

Bunun üzerine Akra' İbn-i Hâbis kalkmış, vallahi ben bir iş için geldim ve bir şiir söyledim onu dinleteceğim demiş ve şunu söylemiş: (.......)

Hazret-i Peygamber sallallahü aleyhi vesellem Hassana: kalk cevab ver buyurdu. Hassan radıyallahü anh da dedi ki,

Bu noktada aleyhissalâtü ves-selâm: (.......) buyurdu ve Peygamberin bu kelâmı onlara Hassanın söylediklerinin hepsinden daha ziyade müessir geldi. Hassan şi'rini şöyle bitirdi:

Bunun üzerine Akra' ıbni Hâbis «vallahi bilmem bu ne iştir? Hatîbimiz söyledi, onların hatîbi daha güzel söyledi, şâırimiz söyledi, onların şâıri daha şâır, daha güzel söylüyor» dedi, sonra Resulüllahın huzuruna daha yakın vardı: (.......) dedi, Hazret-i Peygamber sallallahü aleyhi vesellem de «o halde bundan evvel olan sana zarar vermez» buyurdu, sonra onlara atâ ve kisâ ile iltifat buyurdu (.......) İbn-i hişâm Siyerinde kıssayı daha biraz farklı nakl etmiş olduğunu da Âlûsî  kayd eder. Bu âyetin Beni Anber hakkında nâzil olduğunu da söylemişlerdir. Lâkin Beni Anber hakkında nâzil olduğunu da söylemişlerdir. Lâkin Beni Anber Beni temîmden bir batn olmak hasebile evvelkine muhalif düşmez. Netekim Kamusta anber, temîmden bir hayyin babasıdır der.(.......) Onların ekserîsi akılları irmezlerdir -henüz dîni öğrenmemiş, edeb-ü erkân bilmez kaba a'rabî güruhudur.

4 ﴿