8İşte onlardır ki, Allah’ın fadl-u ni'metiyle rüşde irmişlerdir ve Allah alîmdir, hakîmdir (.......) Allah’ın fadl-u ni'metinden - ya'ni o rüşd, yâhud hep bu zikrolunan tahbîb ve tekrih ve rüşd Allah’ın fadl-u ni'metinden olarak cereyan etmektedir. İşbu (.......) ismi işaretinde hıtab Peygambere, işaret ve zamir (.......) deki muhatablaradır. Zâhire nazaran (.......) deki muhatablar da bunlarda dâhıl görünüyor. Ya'ni Peygamberin beyan ve ıhtarı üzerine re'ylerinde ısrar etmeyip hepsi îman ve itaatla rüşd-ü kiyaset gösterdiler, füsuk-u ısyandan sakındılar. Lâkin Zemahşerî bunları Peygambere karşı re'y dermiyan etmekten sakınan ve takvâda ciddiyyetleri ile öyle bir cür'et ve cesaretten korunan ve yukarıda (.......) diye tavsıf olunan kısm olmak üzere izah etmiş de şöyle demiştir: (.......) delâlet eder ki, mü'minlerin ba'zısı Velidin sözünü tasdık ile Beni Mustalikı vurmak fikrini Resulullaha iyi göstermek istediler, bu ise hata ve onların kusurlarından idi. Diğer ba'zıları ise sakınıyorlardı ve takvâda ciddiyyetleri öyle bir cesarete mâni' oluyordu ki, onlar (.......) demektir ve lâkin sıfatlarının o birlerinden farklı olması (.......) kelimesinin zikrinden mugnî kılmıştır. Bunlar Kur’ân’ın öyle iycazlarından ve lâtîf lemehatındandır ki, onları ancak havass sezebilir. Müfessirînin ba'zısından bunlar (.......) buyurulanlardır diye menkuldür (.......) de bu müstesnalardır. (.......) dır. - Her şeyi bilir: Fadl-ü ni'meti de hikmetiyle verir. Fâsikın sözüne kapılmanın ve Peygamberi dinlememenin neticelerinden biri olan anet ve takdime bir işaret olmak üzere buyuruluyor ki, |
﴾ 8 ﴿