4

Belletti ona o güzel beyânı.

Belletti ona o beyanı -

Ya'ni kendini ve vicdan ve zamirindeki duygu ve idrakât varidatını haricindekilere açık ve güzel ifade ile anlatmak, ifadei meram etmek ve anlamak demek olan nutuk ve lisan ni'metini ki, ılim ve ta'limi Kur’ân ni'meti de bununla husule gelir. Hazret-i Adem yaradıldıktan sonra ta'limi esma' sayesinde Melâikenin bilemediklerini bildi, iremediklerine irdi. Enbiyanın nübüvvete mazher olması, tarafı ilâhîden tebligat yapabilmeleri, kitablar getirmeleri, ümmetlerin onlardan istifade edebilmeleri hep beyan ılmi, dil ni'meti sâyesinde olduğu gibi Kur’âna ve Kur’ân’ın tefsir ve tercemesi ni'metine nâiliyyetimiz ve ondan derecei istifademiz dahi o ni'metten hissamiz nisbetindedir. Ebu’s-süud der ki, beyanı ta'limden murad, insanı mücerred kendi beyanına temkinden ibaret değildir, onunla başkasının beyanını anlamaktan eamdır. Çünkü Kur’ân’ı ta'lim ancak onun üzerine deveran eder. Bu cümleler, ahbarı müteradifedirler, sonrakilerin atıfsız iradı da ta'dad üslûbunda varid oldukları içindir. Müsnedi ileyhin takdımi de kasr ifade eyler. Bundan sonra hayatı beşerin en ziyade alâkadar olduğu ni'metler lâtîf bir surette beyan ile secde ve şükre da'vet için buyuruluyor ki,

4 ﴿