3Odur, evvel-ü âhir ve zâhir-ü bâtın, hem o her şey'e alimdir. Evvel - her şeyden ilkin, bidayeti yok hepsinden akdem, çünkü hepsinin mebdei ve mübdi'ıdir. (.......) ve âhir - hepsinin fenasından sonra bakı (.......) mantuklarınca hepsi helâk ve fenaya gider, gidebilir, ancak o kalır. Bütün mevcudatı mümkine ılletlerinden kat'ı nazar edilince haddi zatinde hâlik ve fânîdir. Sonra bütün umur ona irca' olunur. Binaenaleyh o hepsinden evvel olduğu gibi hepsinin gayesi, müntehayı vücuddur da (.......) hem de zâhir-ü bâtın - zâhir, varlığı her şeyden âşikârdır, çünkü, her şey onun vücuduna delildir. Hiç bir şey yoktur ki, vücudda zuhur ederken daha evvel onun vücudunu isbat etmiş olmasın. Maamafih her zâhiri o zannetmemelidir. Çünkü o zâhir olmakla beraber bâtındır da, havass ile his, hayal ile tehayyül olunamıyacağı gibi hakikati akılların idrâk ve ihatasına sığmaktan münezzehtir. Binaenaleyh ne yalnız zâhir ne de yalnız bâtın diye hükmetmemeli, hukmü atıftan sonra yaparak zâhir-ü bâtın demelidir. Evvel ve âhir de böyledir. Ebüssü'udun da ıhtarı vechile (.......) deki «vav» bu iki vasıf mecmuunu evvelki iki vasıf mecmuuna atfeder. Şu halde buna nazaran huküm ba'derrabıttır. Maamafih hepsinde hüküm, rabıttan sonra olmak daha evlâdır. Çünkü «hüve» zamiri Allah ismi celâline racı'dir. Allah ismi ise bütün esma ve sıfatın mertebei cem'ıdir. Halbuki birçokları bundan gaflet ederek vahdeti vücud namına hatalara düşmektedirler. (.......) ve o her şey'e alîmdir. Binaenaleyh kendini de bilir. Batın isminden kendine nazaran da bâtın olduğu zannedilmemelidir. Burada bu tezyil bu şübheyi defi' içindir. |
﴾ 3 ﴿