HAŞİRBu Haşir suresidir, medenîdir. Âyetleri - Yirmi dörttür. Kelimeleri - Dört yüz kırk beştir. Harfleri - Bin beşyüz otuzdur. Fasılası -(.......) harfleridir. (.......) iki elıkab dadır. Bikaî Bu Sûreye Benî Nadıyr suresi denildiğini de nakl eylemiştir. Buharî ve daha ba'zıları rivayet etmişlerdir: Saîd İbn-i Cübeyr demişki İbn-i Abbasa (.......) dedim (.......) di, dedi, İbn-i Hacer bunun vechini şöyle izah etmiştir: buradaki haşir Kıyamet günündeki haşir zann edilmemek için böyle demiş olmalıdır. Çünkü murad Benî Nadîrin çıkarılmasıdır (.......) Kamûs sahibi Feyruz abadînin Besairde beyanına göre: Haşir esasında bir cemaati makarr-u me'valarından Nefir suretiyle iz'aç ve ıhrac eylemeğe mevzu'dur. Sonra cemaat mülâbesesiyle cem'etmek ma'nasında isti'mal olunmuştur (.......) Rağıb Müfredatında derki: haşir, cemaati makarlarından, ya'ni durdukları yerlerinden çıkarıb iz'ac ederek harbe ve emsaline zorlamaktır. Nesâî nin rivayetinde (.......) vardırki kadınlar gazaya çıkarılmazlar demektir, Gerek insanlar hakkında ve gerek gayrilerinde söylenir. (.......) denilirki Kaht fülân oğullarının mallarını ellerinden giderdi demektir. Ve haşir ta'biri ancak cemaat hakkında söylenir, netekim Allahü teâlâ (.......) buyurmuştur. Kıyametin vasfında da (.......) buyurmuştur. Ve Kıyamet gününe yevmülba's ve yevmünneşr denildiği gibi (.......) dahi denilir (.......) Bu Sûredeki haşr ise kıyamet günü olacak olan son haşir değil, onun küçük bir nümunesi olmak üzere (.......) âyetinde zikrolunan evveli haşir, ya'ni ilk haşirdir ki, Benî Nadir Yehûdîlerinin çıkarılıb sürülmesidir. İşbu evveli haşrin mânası hakkında müfessirlerin beyanatını İmam Fahrüddini Razî tefsirinde şöyle hulâsa etmiştir: evvela haşir, bir cemaati bir mekândan diğer bir mekâna çıkarmak demektir. Buna evveli haşr denilmesinin sebebini beyanda ise bir kaç vecih vardır: birincisi, İbn-i Abbasın ve ekser müfessirînin kavlidir: çünkü bu haşr, Ehli kitabın ilk haşridir, ya'ni bunda ehli kitab Ceziretül arabdan ilk def'a olarak çıkarılmak suretiyle haşrolunmuşlardır. Bundan evvel burada böyle bir zillete düşmemişlerdi, izzet ve kuvvetleri vardı. İkincisi, Allahü teâlâ bunların Medineden çıkarılmalarını bir haşir kılmış ve bunu ilk haşir yapmıştır. Sonraki de Kıyamet haşrı olacaktır. Saat gelince nas Şam tarafına haşrolunacaklar, orada kıyamet mahşeri olacaktır. Üçüncüsü: bu ilk haşirleri sonraki de Hazret-i Ömerin onları Hayberden Şama sürmesidir. Dördüncüsü, evveli haşir demek ilk harbde ihracları demektir. Çünkü Resulullahın Ehli kitaba yaptığı ilk harbdir. Beşincisi Katada demiştir ki, bu birinci haşirdir. İkinci haşir, bir ateş nası meşrıktan mağribe haşredecek, yattıkları yerde beraberlerinde yatacak, uyudukları yerde beraberlerinde uyuyacak, ve demişlerdir ki, bu ateş gece görünecek gündüz görünmiycektir. Hasılı bu haşir, Ehli kitabdan Benî nedîr Yehûdîlerinin çıkarılıp sürülmesi vak'asıdır. Ve bu Sûrenin nüzulüne sebeb de budur. Vak'anın hulâsası şöyle rivayet olunmaktadır: Hazret-i Peygamber Sallallâhü aleyhi vesellem Medîneye kudumunda Benî nedîr ile leh ve aleyhinde bulunmamaları esası üzerine bir musaleha ve muahede akdetmişti. Bedr muzafferiyyeti olunca: bu zat, Tevrattaki nusret ile meb'us Peygamberdir, bunun bayrağı döndürülmez dediler, Uhud bozgunluğu olunca da şübheye düştüler ve ahidlerini bozdular, resulullaha bir sui kasıdda bulundular ve reisleri Ke'ab İbn-i Eşref kırk suvari ile Mekkeye gitti, Ebû Süfyan ile yeminleşerek bir ittifak yaptı, Cebrail bunu Resulullaha vahyile haber verdi. Resulullah da Ka'bın süt biraderi Muhammed İbn-i meslemeye emretti, o da gitti ka'bı köveyi girdiği bir gece katleyledi, sonra da Resulullah bir alay piyade ile gitti, köylerini muhasara etti, Medîneden çıkın gidin dedi, o sırada Kâ'b için matem tutuyorlardı bizi on gün bırakda felâketimize ağlıyalım diye on gün mühlet istediler, müsaade edildi, bu müddet zarfında harb için hazırlığa koyuldular. Abdullah İbn-i Übey gibi münafıklar da beriden gizlice haber göndererek çıkmayın, çarpışın, çarpışırsanız biz de sizinle beraber size yardım ederiz. Çıkarılırsanız beraber çıkarız diye teşvık ettiler. Yine bu müddet zarfında iki mükâleme teklifinde bulunmak suretiyle Resulullaha iki def'a su'ikasd tertibettiler, içlerinden bir kadın müsliman olmuş biraderiyle Resulullaha onlardan evvel gizlice haber yetiştirdi, Resulullah da muhasarayı teşdid buyurdu, nihayet kalblerine korku düştü ve Münafıkların yardımından da ümidi kestiler. Mûsaleha talebinde bulundular, aleyhissalâtü ves-selâm çıkıp gitmeleri şartından başkasını kabul buyurmadı. Sonunda her üç ev bir deveye silâhtan başka yükletebildikleri metaı yükletip götürmek üzere çıkıp gitmeğe sulh oldular, çokları Şama, Erihaya, Ezreata, ba'zıları Hiyreye, bir kaç hane de Haybere icla olundular. Bırakdıkları mallarını ve silâhlarını Resulullah kabzeyledi. Abdullah İbn-i Übey onlara benim maıyyetimde kavmimden ve saireden iki bin kişi var onlarla size imdad ederim Kureyza ve müttefıkleriniz gatafan da imdad edecekler diye haber gönderirken ne o, ne kureyza ne de müttefıkleri gatafan hiç biri yardımda bulunmadılar çekiliverdiler. İşte bunun üzerine (.......) Nâzil olmuş, sonra da alelumum harb ganimetlerinin sureti taksimi hakkındaki ahkâma müteallık âyetler inzal buyurulmuştur. Şöyleki: 1Tesbih etmekte Allah için Göklerdeki ve yerdeki, hem de azîz hakîm o (.......) Bütün göklerde ve Yerdeki şeyler Allah’ı tesbih ile tenzih etti ve etmektedir. - Onun şanı her türlü lekeden uzak olduğunu ve kirli şeylerin ona yaklaşamıyacağını isbat eylemektedir. Onun için her şey onun hukuku uğurunda çarpışır, hepsi onun hizbi onun ordusudur. Bu Sûrenin bu başlangıcla başlaması hem evvelki surenin âhırine bir hüsni tenasüb hem de zikrolunacak haşr-ü iclâ vak'asında bir haksızlık şaibesi tevehhüm olunmamak ve onun bir temizlik işi olduğuna tenbih edilmek üzere bir beraati istihlâldir (.......) ve azîz odur hakîm o - azîzdir, ve hiç bir suretle mağlûb edilmek ihtimali olmıyan tam ma'nasiyle azîz ancak odur, bütün ızzet onundur. O dilediğine ızzet verir, dilediğini tezlil eder (.......) dır. Onun için âlemde her ızzet kırılabilir, ancak onun ızzeti sahasına tecavüz edilmez, ona karşı gelmek istiyenler akıbet mağlûb ve makhur olurlar, onunla beraber hakîmdir, yaptığını hikmetle yapar, ba'zan mü'minlere sıkıntı çektirip kâfirlere bir zaman için meydan verirse onda da bir hikmeti vardır. Nihayet onun hikmet ve ızzeti tecelli eder. |
﴾ 1 ﴿