12

O Allah ki, yedi Semâ yaratmış. Arzdan da onların bir mislini, aralarından emir inip duruyor şunu bilesiniz diyeki: Allah her şey'e kadirdir ve Allah her şey'i ılmiyle ihata etmiştir

Sema, esasen yüksek demek olup Arz üzerinde duran kimselerin semti re'sini ihata eden yüksek âlemlerin ismidirki biz gök ta'bir ederiz. Seb'a semâvât ta'biri yedi Semanın mevcudiyyetini ifade de kat'î olmakla beraber daha ötesi yok demek değildir. Ziyadesini nefyetmez. Çünkü bir hayli müfessirlerin ıhtar ettiği ve Ilmi usülde beyan olunduğu üzere mefhumı aded, karîne bulunmadıkça mu'teber olmıyan mefhumı muhalif cümlesinden ma'duddur. Ve Kitab ve sünnette yedi semanın daha ötesi bulunduğuna delâlet eden deliller vardır. Ayetel'kürsî, Kürsînin bütün Samavât ve arzdan daha geniş olduğunu gösterdiği gibi Kürsînin de Arşın içinde sahradaki bir halka gibi olduğunu ifade eden (.......) Hadîs-i şerifi de ma'lûmdur.

Semavât o kadar geniştir ki, seb'a semâvât ta'biriyle hepsinin hey'eti mecmuası kasd olunduğu surette Arza zıyası yetişe bilen bütün yıldızlar sahası semai dünya denilen en aşağısından ıbaret kalır. Netekim (.......) âyetinde buna işaret geçmiş idi. Fakat mefhumı aded hisaba alınmıyarak seb'a semâvât denildiği zaman da bundan tebadür eden ma'na umumiyyetle ma'ruf olan seb'ai seyyare medarlariyle tefrık olunan mıntakalardır. Güneş iki noktai nazarla da ortalarında mütalea olunur. Gerek Arz ve gerek Şems bakımından üçü yakın üçü uzaktır. En uzakta bulunan Zuhal mıntakası ve daha ötesi yedinci demek olur. Ve bunların böyle yedi adediyle gösterilmesinde hem umumiyyetle ma'ruf olanları irâe hem de ötede bulunan Güneşin merkeziyyetine bir işaret vardır.

Şu halde, Zuhalden ötesi de Oranos ve Nebtun gibi daha başka seyyareler bulunması yedi Semanın mevcudiyyetini ıhlâl etmiyeceği gibi seb'a semâvât nassı da gerek mefhumı muhalifin mu'teber olmaması ve gerek onların da mezkûr nüktelere mebni yedinci Sema hududunda i'tibar edilebilmesi haysiyyetleriyle daha başka seyyareler bulunabilmesine mani' olmaz. Evet îman edip salih amel işliyen mü'minleri altından ırmaklar akan Cennetlere ebedî olarak koyacak, kendilerine güzel güzel rızk ihsan edecek olan Allah o Allahdırki yedi Sema yaratmış (.......) Arzdan da onların mislini - yaratmıştır. Buradaki (.......) beyaniyye olmak da, ibtidaiyye olmak da melhuzdur. Misliyyet de adedde, ya'ni yedilikte mümaselet olmak zâhir görünürse de (.......) beyanından anlaşıldığına göre vasıfta mümaselet olmak da muhtemildir. Cümhurı müfessirîn (.......) beyaniyye ve mümaselet adedde ve ba'zı evsafta olduğuna kail olarak ve ba'zı hadîslerden de istidlâl ederek demişlerdir ki,

Yedi Sema olduğu gibi yedi de Arz vardır. Ve her birinin arasında Arz-u Sema arasındaki gibi mesafe ve her Arzda Allah’ın mahlûkatından sükkân vardır. Bizim anlıyabileceğimize göre bunun zâhirde seyyarelerden herbiri kendi seması dahilinde bir arz gibidir ve onlarda da Allah’ın bir takım mahlûkatı vardır demek olurki insan da varmı yok mu Allah bilir. İbn-i Abbastan bir rivayette yedi arz bihar ile ayrılmıştır ve hepsini Sema kaplar denilmiş olması da bu ma'naya olmalıdır. Ve bihardan murad hava ve buharlar gibi emvacı mekfufe dahi ta'bir olunan cev deryaları olmak gerektir. İbn-i Abbasın Sema bahirlerine dair sözleri de geçmiştir.

Maamafih bu rivayet Asya, Afrika, Avusturalya, Şimalî Amerika, Cenubî Amerika, Kutbı şimalî ve Kutbı cenubî kıt'aları gibi arzın az çok denizle ayrılmış olan kıtaâtına işaret olmak ihtimali de yok değildir. Dahhâk gibi diğer ba'zı müfessirler de yedi Arzın aralarında açılmak olmaksızın tabaka tabaka birbirlerine muntabık olduklarını söyliyerek (.......) bu suretle Arzın tabakatına işaret olduğuna kail olmuşlardır. Ba'zıları da akalîmi seb'a ta'bir ettikleri eski ıklîm taksimatına ihtimal vermek istemişlerdir. Ebüssüudun naklettiği vechile Kurtubî demiştir ki, evvelki, ya'ni her arzın arası, Arz-u Sema arası gibi mesafe ile açık olması esahtır. Çünkü Buharî ve daha diğerlerinde rivayet olunan haberler ona delâlet etmektedir ki, şu da o cümledendir: Hazret-i Peygamber sallâllahü aleyhi ve sellem girmek istediği herhangi bir karyeyi gördüğü anda behemehal şöyle derdi: (.......) ey o yedi Semanın ve onların kapladığı şeylerin rabbı, hem yedi Arzın ve onların taşıdıkları şeylerin rabbı, ve hem şeytanların ve onların aldattıkları şeylerin rabbı, hem de rüzgârların ve savurdukları şeylerin rabbı olan Allah’ım! senden bu karyenin hayrını ve ehlinin hayrını ve onun içinde bulunan kimselerin hayırını dileriz. Ve onun şerrinden ve ehlinin şerrinden ve onda bulunanların şerrinden sana sığınırız» (.......)

Kur’ân’da bu âyetten başkasında Arzın yedi olmasına işaret eden bir âyet görülmiyor. Ba'zen (.......) diye ikisi de müfred olarak ifade buyurulmuş, ekseriya da (.......) diye semavât cemi', arz hep müfred olarak tekabül ettirilmiştir. (.......) diye yedi arz tasrihi ancak ehadîs ve ahbarda varid olmuştur. Bu miyanda ihticaca salih olmıyacak gayri sahih, garib, zayıf, mevzu' ve ba'zan temsilî bir takım haberler dahi yok değil ise de Kurtubînin dediği gibi muhaddisînin sahih olarak kabul ve rivayet ettikleri hadîsler de vardır. Bunlar bu âyetin işaretiyle birleşince arzın teaddüdünü kabul etmek esahh olur. Böyle iken Kur’ân’ın diğer âyetlerinde (.......) denildiği gibi bu âyette de (.......) diye arz müfred olarak getirilmiş de (.......) denilmemiş olmasının hikmeti düşünülmek lâzım gelir.

Allahü a'lem bunun nüktesi: Sema ı'tilâ meydanı, yükselme sahası olan ciheti ulüvvü, arz sıklet meskeni sukut menzili olan ciheti süflü iş'ar ettiğini ve gelecek tenezzüli emr hukmüne nazaran mizani hikmette her teşekkül için nüzul ve sükût merkezi bir noktadan ibaret olduğu haysiyyetle bize nazaran altımızda bir nüzul noktası, sukut merkezi, sıklet merkezi olan arzımız tek olup buna mukabil tepemizde meşaırimize tecelli ve ruh ve şuurumuza afakı şuhûdden ışrak ederek kalbimizi mâverayı şuhûdde hakikati gaybe yükseltmek veya mehbitı sukut etmek için ıhata edip çırpındıran semalar müteaddid olduğu gibi ecramın hangisinden bakılsa yine böyle menzile teşkil eden arz bir ve onu ihata eyliyen semalar müteaddid ve bunların hepsi de Allahü teâlânın ılm-ü kudretiyle muhat bulunduğunu düşündürmektir. Onun için ifadeye öyle bir suret verilmiştir ki, bir zemin üzerinde türlü türlü menazıriyle nazarları ıhata eden ve neresinden bakılsa nokta-i nazar gözetilmek şartiyle yüksek hakikatlar arzeyliyen yedi Sema gibi vücuh ve tabakatı havidir.

(.......) Beyaniyye olduğuna göre el'arzdan murad lâmı cins ile cinsi arz olup bu cinsin veya ba'zısının yedi Semaya mümaseleti ve o yedinin bizim arzımıza bir mücanesetini anlatır.. Bu cihetle mümaselet yalnız adedden ıbaret kalmayıp ba'zı evsafı mahsusada olduğu anlaşılır. Esahhı akval olan bu ihtimale göre, Arzımızın seyyarelerle seyyarelerin Arzımızla bir mücaneseti ve semalarla da bir mümaseleti bulunduğu neticesi alınır. Bundan da Arzımızın dahi bir seyyare ve seyyarelerin az çok Arzımız gibi, kendi âlemlerinde birer merkezi sıklet ve ba'zı mahlûkata mesken ve eserlere menzil olan maddî ve lâekal meadin ve nabatı havi birer cirm oldukları sezilebilir. İkinci bir ihtimalde, el'arz? Lâmı ahdile yalnız arzımızdan ibaret olup buna nazaran da arzımınız kıt'aları veya tabakaları veya ıklimleri ı'tibariyle yedi semaya bir mümaseletini ifade eyler. Ki, bu da bizi bir çok taharriyata sevkeyler. Bu ma'nalarda (.......) in teb'izıyye ma'nası da melhuz olup olmamasına göre de birer fark hasıl olur. Bizce bu ma'naların hepsi sahihtir.

Diğer bir ihtimal de (.......) ibtidaiyye olmaktır ki, müfessirlerden buna tearruz edeni görmedim, bununla beraber lisan i'tibariyle bunun da sahih olabileceğinde şübhe etmiyorum. Bu surette de (.......) âyetleri kabilinden olarak Arzdan insanın hılkatını ve onun nefsinde başındaki semaları sureti mahsusa ve ma'kuleleriyle temessül ve tesavvur ettiren şuur ve idrak tecelliyatının yaradılışını ifade etmiş olurki bu da havassı hamse, akıl ve vahy tecelliyatına nazaran yediden aşağı değildir. Ve yedi sema tıbakının böyle birbirine intibak eden şuunı ruhiyye meratibine göre mülâhaza edilmesi haysiyyeti gibi bizim için pek mühimm olan bir bakım noktasını da iş'ar eyler ki, semaya müteallık haberlerde tesadüf edilen sözleri bir dereceye kadar tesavvur edebilmek için bunun faidesi vardır. (.......)

aralarında peyderpey emir iniyor (.......) buyurulduğu vechile o yedi Sema ile Arzdan misillerinin mecmuu arasında gerek hey'ete mecmuasına ve gerek her birinin bütün müteallikat ve mühteveyatiyle ve umumî ve hususî bütün harekât ve sükûnları, hadisat ve şuunlariyle tedbir ve idarelerine velhasıl kaza ve kaderlerine müteallık emri ilahî ve vahyi rabbanî inip duruyor. Burada (.......) kelimeleri de şayanı dikkattir. Bunda bizim Arzımızla beraber dahil bulunduğumuz ve hey'eti Şemsiyye ta'bir ettiğimiz ecram manzumesinin vaz'ıyyeti umumiyye ve hususıyyesine bir işaret ve hılkatlarından sonra onlarda müctemi'an veya münferiden veya mütekabilen bir müvazene dahilinde cereyan eden bütün mukadderatın gerek onlarda kalan ve gerek bize kadar gelen zıya ve hararet vesaire gibi bilcümle umur ve şuunun onlardaki bir tabiat işi olmayıp bu manzumeden daha yüksekleriyle de alakadar olarak (.......) buyurulan ruh gibi nezdi barîden bir tenezzüli emrî olduğuna ve bu vechile bu Kur’ân’ın, bu emirlerin de Semalar fevkından inen nûr gibi kalbi Muhammedîye indirilmiş bulunduğuna tenbih buyurulmuştur. Onun için nihayet bunların bizim ruhî şuunâtımızla bilhassa alâkası anlatılmak üzere buyuruluyor ki, (.......) o halk ve tenezzüli emir, şunu bilmeniz içindirki Allah her şey'e kadîrdir. - Binaenaleyh îman edip salih amel işliyenler mü'minlere olan va'dini infaza da kadirdir. (.......) Ve Allah her şey'i ılmiyle ihata eylemiştir. - Zira bütün o ulvî ve süflî, cismanî ve ruhanî kâinatın halk ve tedbiri ve o şuunâtı ilmiyyenin ifazası hepsine hâkim bir kudretin ve hepsinin zâhir ve bâtıniyle bütün künh ü hakikatini, mebde'-ü meadını ihata eden bir ılmin âyât ve bürhanıdır. Binaenaleyh bütün bu ahkâmı o ılim ile takdir ve teşri' ve o kudretle tenzil ve tebliğ buyurmuştur.

Burada Talâk sûresi bitti. Talâkın netâicinden birisi de hurmet olmak münasebetiyle bervechiâti yemîn ve yine ba'zı aile hususatına alâkadar olan Tahrîm sûresi ta'kıyb edecektir.

12 ﴿