12

Bir de Imranın kızı Meryemi ki, ırzını pek sağlam korudu, fakat biz ona ruhumuzdan nefh ettik, hem rabbının kelimâtını ve kitablarını tasdık etmişti, hem (.......) den idi

(.......) ırzını sağlam korumuştu - ıffetini iyi muhafaza etmiş, yakasını, eteğini kal'a gibi muhkem tutup kimseye açmamıştı. Hattâ Sûre-i Meryemde geçtiği üzere ruh kendisine temessül ediverdiği vakıt bil (.......) Ben senden Rahmana sığınırım» diye korunmuştu. (.......) diye iftira ve kazf etmek istiyenlerin zu'mettikleri gibi tühmetli değil, eteği sağlam temiz bir kızdı. (.......) fakat biz ona ruhumuzdan nefh eylemiştik - bir cesedden değil, doğrudan doğru ruhtan, ya'ni «kün» emriyle yaradılmış yüksek ve temiz bir mebdei hayat ve kuvvet olmak hasebiyle zati ülûhiyyete izafetle müşerref kılınmış bir emri rabbolan mukaddes ruhtan, Cibrilden bir kelime üfürülür gibi ona Isâ min tarafillah nefholunmuştu. Bize bu âyetin mazmunu şu fikri telkın etti.

Demek ki, bir erkeğin sulbünde nutfe hüceyresi, bir kadının rahiminde yumurtacık hüceyresi nasıl yaratılıyorsa bakir Meryemin rahiminde ikisi de öyle bir emri rabbanî ile yaratılıvermişti demek Meryem o nefih lâhzasında hem dişi hem erkek hasletini câmi' fevk'alâde bir ıstifa halinde bulunmuş (.......) buyurulduğu üzere âlemin kadınlarında görülmemiş bir mazheriyyetle mümtaz kılınarak haricî bir telkıha muhtac olmaksızın kendine temessül eden bir ruhun nefhinden hâmil oluvermişti. Bu âyette Meryemin hem müennes hem müzekker vasfında tasvir olunması bize bu ma'nayı ifham eden bir karîne gibi görünmüştür. Bu âyetin Sûre-i Enbiyada geçen nazîrinde (.......) buyurulmuştu.

Oradaki zamirlerin hepsi müennes olduğundan (.......) zamiri de müennesi semaı olan ferce ircaı muhtemil olmakla beraber diğer zamirlerden tefkiki lâzım gelmemek için Meryemin kendisine irca' olunmuştu. Halbuki burada müzekker zamiriyle (.......) buyurulmuş, bu suretle diğer zamirlerden tefrık edilmiş olmakla bunun mercii bittabi' câlibi dikkat bulunuyor. Zâhiri ferce raci' olarak ötedeki (.......) yı da bir tefsir olmasıdır. Evvelcede sözü geçtiği vechile (.......) maddesi esası lügatte açmak ve ayırmak ma'nasına mevzu' olmakla (ferc) kelimesi masdar olduğu zaman gam ve gussayı açmak ma'nasına geldiği gibi ism olduğu zamanda şakk ve fürce gibi iki şey arasındaki açıklık ma'nasına olarak yaka paça gibi herhangi bir yarığa, yırtığa, çatlağa, aralığa ıtlak olunur. Ve açıklık mefhumiyle bilhassa insanın bacakları arası demek olan apış arası ma'nasında hakikattir.

Sonra bununla gerek erkek ve gerek dişinin avret mahalli olan uzvundan kinâye yapılır. Ve bu kinaye dişininkinde mefhumı aslîsiyle müterafık olduğundan dolayı daha ziyade şayi' olarak sarih gibi olmuştur. İnsanın çift a'zalarının isimleri Arabcada müennesi semaî olduğundan bu kelime de uzuv ma'nasına olduğu zaman, ayn, uzn, yed, ricl gibi te'nisi vacib olup müennes zamiri gönderilir. Diğerlerinde ise fürce veya şakk ma'naları mülahazasiyle te'nisi de, tezkiri de câizdir. Kur’ân’ın ebedi nezaheti bu bilgi lâfızları hep kinaye olarak iyrad eder. İşte yukarıda (.......), burada (.......) diye bir müennes bir de müzekker olarak ifade edilmesi iki zamirin de mercii ferc olduğunu tefsir ettiği gibi bundan murad sarih olan uzuv değil, kinaye veya diğer bir ma'na olduğu da anlatılmış demektir.

Onun için bu hususta İbn-i Abbastan menkul ve merviy olan tefsirde, Cibril gömleğin yakası içine üfledi (.......) denilmekle bu nefhın aşağıdan değil, yukarıdan olduğu ifade edilmiştir. Nefıh ta'bir olunması da ruhun sereyaniyle hamlin kabarmasından kinayedir. Hasılı (.......) hem Rabbının kelimelerini ve kitablarını tasdık etti - kitablar, Peygamberlere indirilmiş olan bütün kitablar, kelimat da onlarda ifade olunan ve Allah’ın her şey'e kadir bulunduğunu (.......) mısdakı üzere dilediğini yaratır olduğunu anlatır. Harikul'âde vakıât ve mu'cizata müteallık vahiy haberleridir ki, Meryem onlara inanmış olduğu gibi bu suretle Isâya hâmil olarak kendisi de onlardan bir kısmına bilfiıl mâsadak olarak o haberleri doğru çıkarmıştı (.......) ve kanitînden, ya'ni kunut ve tâate, salât ve ıbadete müdavim mutı'în cümlesinden idi - kanitîn cem'i müzekker sıygası olmakla burada Meryem «kânet» in tahtinde «hiye» zamiri ile müennes olarak ifade edilirken erkek olan kanitlerden sayılarak ayni zamanda hem dişi hem erkek vasfını câmi' bir halde gösterilmiştir. Netekim Âli İmranda da (.......) âyetinde de bu ma'na vardır.

Müfessirîn buna iki vecih söylemişlerdir. Birisi, mescidde namaz ve itaat hizmetine müdavim bulunan erkekler, miyanında ve o zümreden ma'dud olmasıdır. Birisi de öyle kanitîn sülâlesinden gelmiş bulunmasıdır. Maamafih her iki takdirde kendisinde iki haysiyyetin de ictimaını ifadeden hâlî olmadığı cihetle biz bunda arzettiğimiz ma'naya da bir işaret bulunduğunu görüyoruz. Allahü a'lem.

İşte Allahü teâlâ iki şanlı Peygamber olan Nuh aleyhisselâmın karısıyla, Lût aleyhisselâmın karısı küfr ile hîyanetlerinden dolayı bednam edip Cehennem ateşine atılmağa mahkûm olan en kötü kimselerle beraber o kötü âkıbete uğratarak kâfirlere küfrün fena âkıbetini göstermek için birer mesel yapmış olduğu gibi kaderinde Firavnin eline düşüp onun hatunu olmak mukadder bulunmuş olan Müzâhim kızı Âsiyeyi îman ve şehadetle Allah’a tekarrüb yolundaki o güzel dileklerine muvaffak ederek onun ve etbaının şerrinden ebediyyen necata çıkarıp yükselterek, kezalik Imranın kızı Meryemi de öyle akılları hayran edecek temiz ve ruhanî bir mazhariyyete erdirerek ikisini de îman edenlere iymanın güzel âkıbetini anlatmak için birer mesel yapmıştır.

Gerçi bunlar Allahü teâlânın akıllar fevkinde garib, harıkul'âde keramât ve mu'cizât kabîlinden takdir ve ihsan buyurduğu tecelliyâtdan iseler de küfür ve hıyanet îman ve ıhlâs ile ciddî dilek, ihsan ve ıffet, tasdık ve ıbadet gibi insanların iradî fiılleri ile de alâkası gösterilmiş îman mevzu'larından oldukları cihetle tasdik ve imtisali, akıl ve iz'an' kalb ve vicdan sahibi her insan için dersi ıbret olacak kelimâtı ilâhiyye olduğu da anlatılmıştır. Muhakkak ki, Peygamberin âilesi: ümmehatı mü'minîn olan zevceleri ve kızları ile ehli beyti, Sûre-i Ahzabda geçen (.......) buyurulduğu üzere en güzel misali ıbreti alanların en önündedirler. Hazret-i Hadicenin, sonra Hazret-i Aişenin, Hazret-i Fâtımanın ve sair ümmehatı mü'minînin fezail ve menakıbı hakkında hadîs ve tefsîr kitablarında nice menakıb zikrolunmuş ve nice âsar yazılmıştır.

Binaenaleyh bütün mü'minler ve âileleri bunları hiç bir zaman nazarı dikkatten dur dutmıyarak kendilerini ve âilelerini o dehşetli ateşten koruyup bu nûri ilâhîden temamen istifade etmek için çalışmalıdırlar. Bu suretle Sûre-i Tahrîmde âile hukuk ve terbiyesinde Sûre-i Talâkın bir mütemmimi olarak Sûre-i Teğabünün âhirindeki (.......) âyetlerini tevzîh ederek Sûre-i Teğabünün bir tetimmesi halinde hıtam bulmuş olduğundan şimdi burada ta Sûre-i Teğabünün başındaki (.......) âyetine ve oradan da Sûre-i Hadîdin evveliyle Sûre-i Vâkıanın âhirindeki (.......) emrine kadar bütün bu beyanâtın cezrine muntabık ve semeresinin istihsaline müteallık bir safhaya intikal siyakında Sûre-i Mülk başlayacaktır.

12 ﴿