10Ve tanıma şunların hiç birini: çok yemin edici, değersiz (.......) şunların hiç birine ve hey'eti umumiyyesine itaat etme (.......) çok half, çok yemîn edici - çok yemîn etmeğe alışmış, eğriye doğruya yemîn eder durur. Yemîn bir zaruret ve kat'î bir lüzum halinde hakkı te'yid ve izhar için yapılır, pek büyük bir kuvvei te'yidiyyedir, çok çok yemîn edip durmak ise onun istıhfaf etmek, kendi şâhidini kendi cerh etmektir. Gerçi Allah’ın ismini ta'zîm ile çok zikretmek çok sevabdır. En büyük ibadettir. Fakat onu herşeyde bir vasıtai tervic olmak üzere kullanmak sıksık şâhid olarak çağırıp durmak ise zikr-ü ta'zîm değil, onun ızzet ve kudsiyyetine tecavüz etmektir. Onun için yemîn eden kimse son bir iztırar halinde, onun şehadet ve kefaletine müraceat ederken bütün hakkından emîn olacak vechile düşüne düşüne titriye titriye müraceat etmelidir. Yoksa o yemîn o kimsenin saygısızlığına ve Allahü teâlânın azametini tanımadığına, yemînin gayet mukaddes tutulması lâzım gelen ve hakkın izharı, emniyetin takrir ve tesbiti için her vasıtanın kesildiği en son noktada müraceat edilecek en son ve yekâne kuvvei müeyyide olduğunu ve onu istıhfaf edenin bütün emniyyeti hukukıyyeyi çiynemiş ve binaenaleyh kendi vicdanında kendine dahi hakkı hayat bırakmamış olacağını duymadığına, düşünmediğine delâlet eyler. Bu ise yemînin hükmünü tanımamak demek olan yemînsizlikten (.......) mısdakından daha şenî' bir tenakuzdur. Kuvvet almak için müraceat ettiği en büyük kudretin za'fını i'lân eyleyerek kendini yıkmaktır. Onun için gerek ı'tikatça, gerek amelce her şerrin menbaıdır. Bunu anlamak için burada her fenalığın başında sayılmasını düşünmek kifayet eder. Bundan dolayı insan kat'iyyen bildiği hakta bile çok çok yemîn etmekten sakınmalıdır. Zira ihtiyatsız yemîn eden, yalan yere, yemîn etmeğe de alışır. Doğruya eğriye yemîn etmeğe alışmış olanlarda ise şu vasıfların hepsi bulunabilir. (.......) alçak - re'y ve tedbiri hakîr, süflî düşünür, kendi kendini küçük düşürür, yalancı, değersiz, her kalıba dökülür, her fenalığa sürüklenir |
﴾ 10 ﴿