3

O, mi'racların sahibi Allahdan

(.......) dafi'a veya vakı'a müteallıktır. (.......) Allah’ın sıfatıdır.

MEARİC, mi'rac gibi ve aynî ma'nada mimin kesri ile minber vezninde mi'rec veya mimin fethiyle menhec vezninde ma'rec müfredlerinin cem'idir. Uruc ve suud ya'ni aşağıdan yukarıya çıkma âletleri, merdivenler ve asansürler, yâhud çıkalacak dereceler, mertebeler, yükseklikler demektir. Zilmearic de onların sahibi, müfessirîn mearicin tefsirinde başlıca dört vecih söylemişlerdir.

BİRİSİ, İbn-i abbastan merviy olduğu üzere semalar, yüksek dereceler demektirki Melâike onlarda Semadan Semaya uruc ederler, ba'zıları Sema ta'yin etmiyerek Melâikenin evâmir ve nevahî ile çıktıkları mesa'ıd ve derecat demişlerdir.

İKİNCİSİ, Katadenin rivayetine göre fevadıl ve niam ve ulüvv ü niam, ya'ni yükseklikler ve yüksek yüksek lütuflar ve ni'metler, çünkü onun lütuflarının, in'amlarının bir çok meratibi vardır. İnsanlara muhtelif meratibde vasıl olurlar.

ÜÇÜNCÜSÜ, Cennette evliyasına ihsan buyurduğu dereceler denilmiştir.

DÖRDÜNCÜSÜ, Meratibi ma'neviyye ve ruhaniyyedir. Fahrirazî tefsirinde bu vechi beyan ile derki; Semâvat irtifa' ve inhıfadda, büyüklük ve küçüklükte mütefavit olduğu gibi ervahı melekiyye dahi kuvvet ve za'fta, kemal-ü nakısta, ilâhî mearifin kesreti vukuunda ve bu âlemi tedbir kuvvetinin şiddet ve za'fında muhteliftir. Allahü teâlânın rahmetinin eseri feyzı ve in'amlarının nuru, gerek âdet ve gerek harikül'ade tarikıyle bu âleme (.......) buyurulduğu üzere o ervah vasıtasiyle vasıl olmak hasebiyle (.......) kavli celîli bu âlemden ona meratibi hacatın irtifaı için çıkış ve o âlemden buraya eseri rahmetin inmesi için iniş aletleri olan o muhtelif ervaha işaret olabilir (.......) Âlûsî de bunu şöyle ifade etmiştir: bir de mearic, a'mal ve ezkârın bulunduğu makamatı ma'neviyye veya sâlik olan mü'minler içinde terakkî ettikleri meratibi sülûk, yâhud Melâikenin meratibi denilmiştir (.......) Bunu sâde makamatı ruhaniyye ve ma'nevîyyeye kasr etmeleri:

BİRİSİ, âyette sâde Melâike ve Ruhun urucu zikredilmiş olması,

BİRİSİ de tecsîm tevehhümüne düşülmemek için tenzîhe riayet edilmesi mülâhazasından neş'et etmiş olmak gerektir. Lâkin Arz u Semavâtın cismanî olması onların mülküne sahib ve ecsam ve ervahın hâlikı olması Allahü teâlânın cismaniyyetini ıktiza etmiyeceği gibi mearicin cismanî ve ruhanî ikisine de şâmil olması dahi onların sahibi zil'mearic olan Allahü teâlânın tenzihine münafi olmaz. Zira (.......) izafeti cüz'iyyet ve külliyyeti ıktiza eylemez. Netekim zül'mal mal sahibinin malına hulûlü ma'nasını ifade etmez. Kezalik uruc edenlerin Melâike ve Ruh olması mearicin de sırf ma'nevî ve ruhanî olmasını icab eylemez. Cismaniyyet ve ruhaniyyetin fevkında olan Hak teâlâya uruc dahi cismanî ve ruhanî meratib mec'muunun fevkına uruc demek olacağı cihetle o da bunlardan birine ıhtisası icab eylemez. Bil'akis bu makamda onların fanî ve muzmahıll olduklarını iş'ar eyler.

Bu ma'nâ ve hakîkat iyice mülâhaza olunabilirse mearicden murad İbn-i Abbastan rivayet olunduğu üzere maddî ve ma'nevî bütün meratibi vücude şâmil olan derecat demek olup Melâike ve ervahın uruc ve nüzul ettiği cismanî, ruhanî âlemlerin, tabaka tabaka bütün meratıb ve derecatını, zil'mearic vasfı da Allahü teâlânın bunların hepsinin sahib ve malik ve hepsinin merci' ve müntehası olmak sıfatiyle hepsinden yüksek olan ulüv ve azametini ifade eyler ki, bu ma'nâ zil'arş vasfı gibidir. Bu mearicde uruc ve nüzul eden Allahü teâlânın kendisi değil, onun emri ve emrinin hâmilleri olan ilçileri ve me'murları, ya'ni Melâike ve Ruh olduğunu beyan için buyuruluyor ki,-

3 ﴿