2Ve rabbını dinleyip haklandığı vakıt (.......) ve rabbını dinlediği vakıt - burada (.......) üzün kelimesinden kulak vermek dinlemek ma'nasından olarak inkıyad ve itaatte mecazdır. Netekim lisanımızda da kulak vermek, dinlemek, söz dinlemek emir dinlemek, inkıyad ve İtaat etmek ma'nasına kullanıldığı gibi şâirin: «Benim anıldığım bir hayr işittiklerinde sağırdırlar, yanlarında bir şerr ile anıldığımda da kulak verir dinlerler» demek olan beytinde de (.......) o ma'nayadır. Ya'ni bidayeti hılkatte Sema dühan iken Allah ona ve Arza (.......) buyurduğu zaman (.......) diye tav'an ona inkıyad edip bütün tabi'atleriyle vücûde geldikleri gibi, inşikak emri verildiği zaman da Sema hiç mukavemet etmeksizin hemen inşikak edip rabbının irâde ve kudretinin te'sirine inkıyad eylediği ve binaenaleyh inşikaka müterettib, ahkâm husule geldiği vakıt (.......) ki, Sema ona «hakîk» lâyık kılınmıştır.» - Ya'ni Semanın hakikatine, tabi'atına yaraşan da odur. Çünkü ilk yaradılışında (.......) demiş, Allah’ın emrine itaat, tabi'atı olmak üzere vucüde getirilmiştir. Diğer bir ma'na ile o Semaya hak, vâcib kılınmıştır (.......) buyurulmuş olduğu için tav'an inkıyad etmese kerhen inkıyada mecbur olurdu. Onun için dinleyip tav'an ve tab'an inşikak etmese kerhen ve cebren şakk olunurdu. Biri liyaketten, biri vücubdan olan bu iki ma'naca (.......) de (.......) atıfa olmayıp cümle-i mu'terıza olarak (.......) nın medhulünden ayrı olmuş olur. Çünkü bu liyakat ve hak, Semaya yalnız inşikak zamanında değil, haddizatinde sabittir. Hak fi'li, şu şuna ehaktır, hakîktir, müstehıktır gibi liyakat ma'nasına kullanıldığı zaman (.......) gibi mechul sıgasiyle kullanılır. Lâkin her mechul okunanın o ma'nadan olması lâzım gelmez, vücub ve iycab ma'nasında (.......) veya (.......) ile sılalanır. (.......) gibi burada (.......) veya (.......) bu iki ma'nadan şöyle tefsîr olunmuştur. (.......) ya'ni Sema dinleyip inkıyad etmeğe imtina' etmemeğe şayan kılınmıştır demek olup ma'na, kudreti rabbaniyyeye her mümkinin mütave'ati vâcib ve hakk olduğunu i'lândır. Yâhud: (.......) ya'ni Allah, kendisine inkıyadı Sema üzerine vâcib kılmıştır. Binaenaleyh Semanın ona inkıyadı haktır, vacibdir. Yine bu ma'nalarda olarak (.......) hevlin şiddetinden dolayı ona inşikak vâcib olmuştur diye de tefsîr edilmiştir. Bu surette «vâv», âtıfe olup cümle (.......) nın medhulünde dahil olur. Bunun ücü de inşikakın tehakkukunu te'yid etmiş ve ona terettüb edecek umura tearruz etmemiş oluyor. Biz ise bundan daha başka bir ma'na anlıyoruz, şöyleki: (.......), yalnız inşikak emrini değil, onunla beraber Melâikenin nuzulü ve daha sair ahkâmı rabbaniyyenin icrası gibi inşikaka müterettib olan evâmiri ilâhiyyeye inkıyad ve itaat, ya'ni (.......) mazmunlarına işaret (.......) de «elhâkka» dan havâkkı umurun vaki olacağı Hâkkanın tehakkuku veya hakkın galebesi ve ihkakı ma'nalarından biriyle (.......) ya'ni Semaya hâkka vaki' olduğu veya Semâ haklandığı: emri hâkka mağlûb olup hak, ihkak edildiği vakıt demek olarak (.......) mazmunlarına işaret olmak daha müfid ve beliğ olacağı kana'atindeyiz - |
﴾ 2 ﴿