3Ve şef'ü vetre (.......) ve şefi' ve vetre - ya'ni çifte ve teke. Razî der ki, şefi' vetir, Arabın (.......) âmmenin zevc ve ferd dediğidir. Yunus demiştir ki, Ehli Âliye adedde feth ile vetir «zahil» de ya'ni öc ve intikam almak ma'nasında kesr ile vitr derler. Temîm ise ikisinde de kesr ile vitr derler (.......) Bunun izahı: Şefi' ve vetir kelimeleri masdar ve ism olarak kullanılır, masdar olduğu zaman eşşefi', bir şey'i diğerine zamm etmek demek olup çiftlemek ve şefaat etmek ma'nalarına gelir. Vetirde iytar gibi teklemek ve ahzi sâr etmek, ya'ni öc almak ma'nalarına gelir. Ve öce, kîne tire denilir. İsm olduğu zaman da şefi' çift, vitir tek demek olur. Netekim iki rek'at namaza bir şefi' denildiği gibi, tek namaza da vitir, denilir. Demek ki, şef-u vetr, şefaat ve intikam, çiftleme ve tekleme, çift ve tek ma'nalarına muhtemil bir cem-u fark ifade eder. Burada da elvetr Hamze, kisaî Halefi âşir kıraetlerinde «vav» ın kesriyle, Aşerenin mütebakîsinde feth ile okunmuştur. Yünusun zikrolunan kavline göre kesir, iki ma'naya da muhtemil ise de feth ile vetir ancak aded de ya'ni tek veya tekleme ma'nasınadır. Ve buna Kureyş lügati demişlerdir. Âlûsî derki: Vitr kesr ile de okunmuştur, bu Temîm lügatidir. Cumhur kıraati feth üzeredir ve bu Kureyş lügatidir. Sahib matlain beyanına göre de şefi' mukabili vetir de habr-ü hibr gibi feth-ü kesr ile lügattir. Amma tire, ya'ni hıkd-u kîn ma'nasına vitirde mesmu' olan yalnız kesirdir. Maamafih Asmeî bunda da iki lügat hikâye etmiştir (.......) İşte Cumhur kıraeti feth ile olduğu bu da ancak aded ma'nasında Kureyş lügatı bulunduğu için müfessirîn burada kesir kıraetlerini de bu ma'naya haml ederek intikam ma'nasını hiç kale almamışlar, adede müteallık olan çift ve tek ma'naları üzerinde yürümüşlerdir ki, şefi' ve vetir tekabülünden zâhir olan da budur. Gerçi kesir kıraeti ikisine de muhtemil ve (.......) ile anlatılan azgın müfsidler üzerine (.......) gadab ve intikamı ilâhîyi mübeyyin olması hasebiyle vetrin bu ma'naya hamline bir karîne olabilirse de fetih kıraeti buna müsâid görülmediği gibi şefi' ve vetir tekabülü de şefaat ve intikam ma'nasında ma'ruf olmadığından bu ma'na hafî bir iymadan ıbaret kalmış olur. O halde çift ve tek ta'birinden ne anlamak lâzım gelir? «Lâmlar» cinse mahmul olduğu surette şübhe yok ki, bu ta'bir bütün eşyaya şamildir. Zîra eşya, ya çift ya tek olmaktan hâlî olmaz. Bu takdirde cemi'i eşyaya kasem edilmiş olur. Bundaki fâide ise zaman tehavvülâtının her şey'e sereyanına nazarı dikkati celb ile fâniliğini bir ıhtardan ibaret olur. Bu takdirde murad (.......) müeddasınca vechullahdan ma'ada olan eşya olmak lâzım gelir. «âmlar» ahde mahmul olduğu surette de şefi' veya vetir olmakla ma'ruf bir çok şeylere muhtemil olur. Bundan dolayı müfessirîn burada otuzdan fazla vücuh zikretmişlerdir. Bunlardan rivayeten en kuvvetli olanlardan bir kaç tanesini zikredelim: 1 - Buharîde dahi Mücahidden merviy olduğu üzere (.......) mahlûk olan her şey, (.......) Allahü teâlâ (.......) Bu surette (.......) mezmunu olur (.......) esmâi hüsnâ hadîsinde de (.......) vârid olduğu ma'lûmdur. Her mahlûkun bir misli veya zıddı vardırki bir şefi' teşkil ederler: küfr-ü îman, saadet ve şekavet, hüdâ ve dalâlet, leyl-ü nehar, Sema ve Arz, bahr-ü berr, Cinn-ü İns, ruh ve cisim hep çifttir. Allahü teâlâ ise lâşerîkeleh, (.......) vitrün, ehadün, samedündür. 2 - İmam Ahmed, ve Tirmizî, ımran İbn-i husayn radıyallahü anhden rivayet etmişlerdirki Resûlullah sallallahü aleyhi veselleme (.......) den suâl olundu da salât, ba'zısı şefi' ve ba'zısı vitirdir buyurdu. Tirmizî buna Katâdeden garib demiştir. Bunu Imrandan, Abd İbn-i humeyd ve İbn-i cerîr ve İbn-i münzir ve İbn-i merduye ve İbn-i ebi hâtim de rivayet etmişler. İbn-i ebî hâtim, sahih demiştir. 3 - İbn-i Abbastan: zürare İbn-i ebî evfâ ve Ikrime ve ondan Katâde ve Dahhâk, demişlerdiki: şefi' Yevmi nahir, vetir Yevmi arefedir. Leyalii aşir de, Câbir hadîsine evfak olan da budur. Allahü teâlâ ılmi ilâhîsinde bu aşir gecelerinin sair günlere fadlını ve bu iki günün de bu gecelerin sâirlerine fadl-ü hayrını bildirmek üzere bu on geceye ve iki güne kasem buyurmuştur. Kurban Bayramının ilk günü Zilhiccenin onuncü günü olmakla çift, dokuzuncü Arefe günü tektir. Ve bunlar asıl erkanı haccın eda olunabildiği birinci ve ikinci günlerdir. Arefata yetişen hacca yetişmiş olur. Yevmi nahirde de itmam edebilir. Bir de Nahir günü tek kalmıyarak nazîrleri de ona munzamm olur. Sonra iki gün hem Nahir, hem Teşrık, dördüncü bir de yalnız Teşrık olur. Bu sebeblerle Arefeye vitir, yevmi Nahre şefi' namı verilmiştir. Bu surette bu âyetler, yeknesak olarak hep Kurban bayramına tealluk etmiş olacağından hem vâzıhan mütenasib hem de ma'nîdardır. Keşşaf hasiyesinde Taybî demiştir ki, Imran İbn-i husayn hadîsiyle rivayet olunan salât tefsiri Resûlullaha merfu' olduğu için (.......) olan, ya'ni tercihi lâzım gelen tefsirdir. Lâkin Bahirde Ebû Hayyan da der ki, Câbir hadîsi isnadca ımran İbn-i husayn hadîsinden esahtır. Ahid müteaddid olduğundan dolayı «lâm» ı cinse hamleden diğer bir takım müfessirîn de bunları hasır tarikiyle değil, ba'zı vücuh ile tefsîr kabîlinden add ederek tevhîde delâlet veya dînce fâide, yâhud mâ kabline ve mâba'dine münasebet noktai nazarından zâhir gördükleri daha bir çok şeyler saymışlar ise de hepsinin esası zikr ettiğimiz dört vecihde toplanmaktadır. İbn-i Cerîr demiştir ki, en doğrusu Allahü teâlâ şefi' ve vetre kasem etmiş ne şefi'den ne vetirden bir nev'i ne: haber, ne de akl ile, tahsîs etmemiştir. Her şefi' ve her vetir bu kasemde dahildir. Haseni Basrî Hazretleri de şefi' ve vetir her adede kasem olduğunu söylemiştir (.......) Maamafih Câbir ve İbn-i Abbas rivayetleri üzere aşri Zilhıcce geceleri ve Arefe ve Kurban bayramı günleriyle tefsîr hem âyetlerin tenâsükuna hem sûrenin mazmununa nazaran evfak ve ıbretlidir. Bunda şefi' ve vetrin muhtemil olabileceği ma'naların hepsine îma ve işaret bulunmakla beraber âlemde hayattan uhravî bir îd ve sürûre irmek için aşir geceleri gibi mahdûd olan beş on günlük ömürde cem'an ve ferden ıbadet ve mücâhede lüzumuna en vazıh bir misal ile tenbih de edilmiş oluyor. Leyal denilmekle buna işaret olunduğu gibi bilhassa şununla da bu ma'na anlatılmış demektir: |
﴾ 3 ﴿