2

Çakarak da ateşler saçan

(.......) KADH, çakmak çakmak, ya'ni hızla çarpmak, (.......) çakmakla ateş çıkarmaktır. Bu da atların koşarlarken hızlarından tırnaklarıyla çarptıkları taşlardan çakmak gibi ateşler çakarak gitmelerinde zâhirdir. Ki, bu geceleyin görüleceği ve hız eseri olduğu cihetle onların hem kuvvetlerini hem de geceleyin koştuklarını iş'ar eder. En açık olan ma'na da budur. Maamafih bunu daha diğer ma'nalarla izah edenler de olmuştur:

2- Bir kısım müfessirîn demişlerdir ki, gerçi bu Âyetlerden murad atlardır. Lâkin ateş çakmaları, sahibleriyle düşmanları arasında harbı kızıştırmaları, harb ateşini tutuşturmalarıdır. Netekim (.......) buyrulmuştur. Ve harb kızıştığı zaman « (.......) = furun kızıştı» denilmek de meseldir.

3- Bunlar geceleyin hacetleri ve yemekleri için ateş yakan gâzileridir, (.......) cemâatün minelguzattır denilmiş, netekim âdiyati huccac develerine haml edenler de arafattan geceleyin müzdelifeye meş'arı harama gelip orada ateş yakan huccac demişlerdir.

4- Ağır, müheyyic sözler söyliyerek adavet ateşi çakıp tutuşturan diller denilmişki bu manada «kadhan» lisan ile kadha haml olunabilir.

5- Mekr-ü hud'a ateşi çakan fikilerdir denilmiş, bu mana da İbn-i Abbastan rivayet edilmiştir. Zira (.......) yani «ben sana bir çakmak çakayım sonra bir ateş çıkarayım da gör» denilirki bu hud'a yapayım başına bir iş çıkarayım, bir şer, bir harb uyandırayım da gör demektir.

6- Ikrime demiştir ki, (.......) süngüler, silâhlardır. Buna göre zamanımızın ateş saçan silâhları hiç bir mecaz mülâhazasına hacet kalmaksızın bunda evleviyyetle dahil olmuş bulunur. Bâhusus sûrenin mekkî olması rivayetine göre o zaman İslâmda ne at ne silâh olmadığı cihetle bu âyetler bütün istıkbale aid demek olacağından bu ma'na ve şumul daha vâzıhtır. Bu suretle burada sonradan peyderpey zuhur edecek böyle ateşler saçan silâhlarla istıkbalin kuvai harbiyyesine dahi işaret edilmiş olmakla buna nazaran (.......) yalnız atlara değil, harıl harıl hızlı süratlerle hücum eden motorlu akın vasıtalarının dahî hepsine şamil olmuş bulunur. Bu âyetlerde temamen tercemesi kabil olmıyan kelimelerin hususiyyetlerine ve cemiyyetlerine dikkat edilir ve bunların aralarında

peyderpey tertib ifade eden «fa» larla iyrad olundukları da mülâhaza olunursa bunlar sade bir seriyyenin değil, her zamanın peyderpey inkişaf edecek te'arruz vasıtalarını işar eden âyetler olduğu takdir olunabilir.

7- Nihayet bir de (.......) yani işi başarmış: maksudlarını bulmuş, Gaza veya Hac her ne ise matlûblarına muvaffak olmuş olanlar diye tefsir edilmişdir. Zira hacetini bitirmiş, işinde muvaffak olmuş kimseye « (.......) = o çakmağını çaktı» denilirki muradına irdi demektir. Bu surette münciha cemaatin vasfı olup (.......) manasına râci olur,

Yâhud atların süvarilerin vasfını beyan olur. Bu manada cerir: (.......) demiştir. Bir de (.......) derlerki: fülân çakmağı çakınca yandırır ve ihsan edince kandırır, yani sîrab eder demektir. Bu manalardan birincisi doğrudan doğru hakikat, diğerleri mecaz olmak hasebiyle en zâhir olan evvelkidir. Ancak bugün silâhların ateş çakması manası da bir hakikat olduğu unutulmamak lâzım gelir.

2 ﴿