4O gün ki, nâs çırpınıp yayılan pervaneler gibi olacak (.......)Bu (.......) nin zâhiri zarfiyyet üzere mensub olmaktır ki, (.......) ya'ni o Karia o gün çarpacak ki, ilh.. Demek olur. Sahib keşşaf bu vechi ihtiyar eylemiştir. «An o günü» diye mukadder (.......) ile mensub olduğunu da söyliyenler olmuştur. Bir de (.......) cümlesine muzaf olmak hasebiyle feth üzere mebniy mahallen merfu' olarak mübtedai mahzufun haberi de olur. Ki, Ebüssüudun beyanı vechile kufiyyunun muhtarı budur. (.......), ya'ni o Karia o gündür ki,.., Demek olur. Günden murad da vakti medîddir. (.......) Feraş, feraşenin cem'ıdir. Geceleri ışık ve ateş etrafında çırpınıp uçarak kendisini şu'le içine atan ve farisîde olduğu gibi lisanımızda da pervâne diye ma'ruf olan küçük kelebeklere denir. Şu'leye çarptıktan sonra kanadlarını yayıp döşendiği cihetle feraşe tesmiye edilmiştir. (.......) yayılmış -demek olduğu cihetle onların kesret-ü intişar ile çırpınıp çırpınıp yayılış, dağılış ve seriliş hallerini bilhassa ifade etmektedir. Bundan zâhir olan da sa'k halidir. Şiir ve Edebiyyatta pervane, kendisini ateşe atıncaya kadar şema ve şu'leye düşgünlüğü sebebiyle fedayilikte mesel olmuştur. Netekim şeyh Sa'dî feryadıyle meşhur olan bülbüle aşkı ta'lim için: Ey mürgı sehar aşk zipervane biyamuz Kân sûhtera can şüd-ü âvâz neyâmed Ey sehar kuşu! Aşkı pervaneden öğren. Zira o yanmış suhtenin canı gitti de sesi çıkmadı, ya'ni sen de onun gibi can ver de feryad edip durma! Demiştir. Şübhe yok ki, Sa'dî, bununla bir ateş perestlik remzi değil, aşkı ilâhîde sabr u ihlâs ile bir fedakârlık misali kasd eylemiştir. Bu ma'na ile bizim divan edebiyyatında da nardan ziyade nur üzerine dönen pervaneye dâir Döner pervane âsâ bâşıma her ârifi billâh Dilim bezmi hakikatte çerağı ruşen olmuştur. gibi binlerce mazmun söylenmiştir. Mevlidi nebevîde Süleyman efendinin Bir aceb nur kim Güneş pervânesi mısraı da bunun en güzellerindendir. Lâkin görülüyor ki, bu âyette feraşı mebsûs diye ifade olunan pervanelerin hali öyle medh-u gıbta olunacak bir halet olarak değil, son derece sakınılması lâzım gelen Karianın dehşetini, en büyük bir felâket perişanlığının şiddet ve fezaatını temsil siyakında zikrolunmaktadır. Bu ıtibar ile burada ateşperestlerin ve onlar gibi bâtıl akîdeleriyle kendilerini ateşlere atanların hallerindeki fecaate dahi bir işaret yok değil ise de yalnız onları değil, iyi ve kötü bütün insanları saracak olan ve gerek hakk uğrunda ve gerek bâtıl peşinde can vermek için çırpınıp serilenlerin hepsine tealluku bulunan bir günün hevlini tesavvur ettirmektedir. Âlûsînin naklettiği üzere Te'vilât sahibi demiştir ki, bunun te'vilinde bir kaç vech üzere ihtilâf etmişler ise de hepsi bir ma'naya râci'dir: O günün hevlinden hayret ve ıztıraba işarettir. Katadeden rivayet olunduğu vechile bir takımları şunu ıhtiyar eylemişler ve demişlerdir ki, insanlar mahşere çağırıldıkları sıra çağıran dâîye doğru uçuşmakta ve nizamsız gelip gidişdeki perişanlıkta ve za'f-u zillette ve kesret-ü intişarda uçuşup çırpınan müteferrık pervanelere teşbih olunmuşlardır (.......) Bu ma'na ise (.......) sûresindeki (.......) mazmunu olduğundan buradaki feraşı mebsûs teşbihi oradaki ceradi münteşir teşbihi ma'nasında demek olur. Netekim Ferra, Arzda intişar eden ve dehşetle yekdiğeri üzerine yığılan gavğâi cerad, ya'ni çekirge hurdelerine de feraş denildiğini söylemiş olduğundan feraşı mebsûs, ceradı münteşir demek olduğuna kail olanlar da olmuştur. Lâkin umumiyyetle lûgat ve tefsirlerde ma'ruf olan feraş balâda beyan olunduğu üzere pervanelerdir. Bununla beraber ikisine de teşbihten maksud o günün dehşetinden hayret ve ıztırabı tasvir olmak ıtibariyle asıl ma'na bir demektir. Şu kadar ki, ceradı münteşirde zarar haysiyyeti, pervaned ise ibtilâ haysiyyeti daha bariz görünür. Birde pervaneler heyecanı zamanında hep bir cihete değil, her biri muhtelif cihette deveran ederek dağılır, bayılırlar, çekirgeler ise intişarında kesret ile yığılarak bir semte müteveccihen çıvgın bir halde dalgalanır giderler. Bu ıtibar ile feraşı mebsûs ba's zamanında muhtelif insanların muhtelif cihetlere fırlayıp yayılışları halini, ceradi münteşirde kesret ile bir semte sevk edilişleri halini ifade eder denilmiştir. Hasılı o gün o Karia öyle çarpacak ki, insanlar feraşı mebsûs gibi olacak |
﴾ 4 ﴿