5

Gerdanında bir ip ki, fitillisinden

(.......) Bu cümle de «hammale» nin tahtinde müsteir (.......) zamirinden hâldir.

Ya'ni gerdanında ziynet yerine bir ip ki,...

Cîd, boyun demek ise de unuk gibi sade boyun değil,

bilhassa gerdanlık gibi huliyyat ile süslü veya süslemeğe lâyık güzel ra'na boyunlar hakkında söylenir, onun için (.......) denilmemiş «ficiydiha» buyurulmuştur, gerçi burası tahkîr makamıdır (.......) gibi gull ve emsâli ile tezlil ve tahkîr mevki'lerinde de unuk zikr olunur, lâkin burada onun hammalı diye tahkîrden sonra « (.......) = boynunda bir ip» denilseydi ziyade bir ma'na olmazdı, halbuki «ciyd» şâirin: (.......) dediği gibi ziynet ve medh ile söylenir, bu fark lisanımızda da vardır. Biz de bu makamda «gerdan» ta'birini kullanırız, bu sebeble burada tahkîrden sonra (.......) denilmekle kadının kadınlık onurunu tehyic etmek suretiyle bu halin fecaatini bir telkın vardır; binaenaleyh bunu sade boynunda bir ip diye anlamamalı «gerdanında o dilber boynunda gerdanlık yerine bir ip» diye anlamalıdır ki, (.......) fahvası üzere ziynet ile gerdanlıklara tezyin ve ı'zaz edilerek yetiştirilen ve muhasame ve cidal mevkı'lerinde bulunmaması ıktiza eden bir gerdanın hammallık ipi ile tezlil edilmesindeki hakaret ve tehekkümün acılığındaki belâğat duyulabilsin. Fil'vakı' Sa’îd İbn-i Müseyyebden ve saireden mervîdirki: onun gerdanında cevahirden bir «kılâdei fâhıre» kıymetli bir gerdanlık vardı. Öyle iken onun yerine bir ip ki, (.......) mesedden -sağlam elyaftan, kuvvetli tellerden bükülmüş, kıvratılmış, örülmüş fitillisinden. Râgıbın Müfredatında: mesed, hurma cerîdinden, ya'ni: şahlarından ittihaz edilir de mesd olunur, ya'ni fitillenir: sağlam bükülüp örülür lîfdir, (.......) de hılkati, habli memsûd ya'ni, bükülmüş ip gibi dernekli kadındır (.......)

Bunun hasılı mesed, hurma lifinden bükülmüş sağlâm bir urgan demek oluyor. Lâkin Zemahşerî diyor ki, mesed, iplerden fetli şedîd ile fetl edilmiş olândır.

Ya'ni şiddetli bükülmüş olandır, lîften olsun, deriden olsun,

başkalarından olsun şâir: (.......) demiştir. « (.......) = hılkati memsûd adam, sağlam yapılı kavi adam demektir (.......) Kamusta «mim» in fethi ve «sin» in sükûniyle (.......) ip bükmek ve yolda bir düzeye cidd-ü teabla sürüp gitmek ma'nasınadır, (.......) denilir, «fetelehu» demektir. Fethateynle (.......), demirden olan çarh okuna ve iğine denilir, ve hurma lifinden ve bir kavilde mukl ağacının lifinden bükülmüş ipe ve ba'zılarınca mutlâka bükülmüş ipe denir, yâhud muhkem ve metîn bükülüp örülmüş olan ipe denir, Besâirde beyanına göre «mesd» masdar ve fethateynle «mesed» isimdir, memsûd ma'nasınadır ki, pek muhkem örülmüş ipe denir. « (.......) = ya'ni gerdanında şiddetli buruluşla burulmuş demir bir ip yapılmış olarak» demektir (.......) Demek ki, mesed, esâsen memsûd ma'nasına olarak hurma veya mukl ağacının lifleri gibi kuvvetli el'yaftan bildiğimiz kendir urganlar tarzında fitil fitil, kat kat bükülmüş kıvratılmış veya örülmüş sağlam urgan demek olup sağlam, kuvvetli olmak ma'nasiyle kıl, deri demir gibi her hangi şeyden olursa olsun ip halinde bükülmüş veya örülmüş olan muhkem ve metin telli, fitilli urgan ve halat ve zincir mekulesinin hebsine de ıtlak olunmuştur. Burada da murad ipin maddesinden ziyade kuvvetini kıvraklığını ifade olduğundan en kuvvetlisi olarak ne mülâhaza edilebilirse onu ıhtar eder demektir. (.......) mazmunu üzere Cehenneme giden kâfirlere mev'ud olan da zincirler ve bağlardır. Bir gerdana gerdanlık yerine yakışan da bir zincirdir, fakat bir odun hammalının sırtına aldığı odunu bağlayıp uçlarını gerdanlık yerine sarkıtacağı sağlam ipin de bir zincir olması değil, lîften bir urgan olması yakışır.

Bu tasvirde kâfirin hassasiyyetine dokunan en acıkla manzaralardan birisi de budur: sırtında Cehennem odunu olan kocasını taşırken gerek iftihar ettiği gerdanlık ve gerek örgülü kıvrak saçlarının gerdanında sarkışı yanacağı ateşin odununu kendi taşıyan bir odun hammalının boynuna düğümleyip geçirdiği tazyikı kuvvetli lîf urganının fitil fitil boynundan sarkışı halinde tasvir olunmuş, Dünyada Allah yoluna sarf olunmıyan o servet ve kesbin, o şükrü bilinmiyen şeref ve hasebin akıbetindeki hakaretle, zillet ve fecaatine bir mesel yapılmıştır.

Ve işte o ateş babası Ebû Leheb parlaklığına ve bir takım meziyyetine rağmen Allah’a ve Resulüne karşı küfr ocağı yakmak istediğinden dolayı o ateşe odun olarak böyle husran ve helâke gitmiş ve karısiyle beraber bu suretle âleme mesel olmuştur. Ta risâletin bidayetinde haber verilmiş olan bu hakikat böylece tehakkuk etmiş Resulullahın tebliğ ettiği vechile Allah’ın birliğine îman etmediği için onun şefaatinden müstefid olamamış, ne nesebinin şerefi, ne de mal ve kesbi gibi hasebinin kuvveti ile kendini husrandan kurtaramayıp ona (.......) dediğine tevbe de nasîb olmayıp böyle tebâb olmuş gitmiştir.

(.......) Şimdi biri, tenbîh ve hamd ve istiğfar ile Allah’a giden, biri de husran ve hakaretle ateşe giden iki akıbet böyle beyan ve hulâsa edildikten sonra o güzel hâtimeye irmek ve o tebâb-ü husrandan kurtulmak için yegâne çare Allah dînine sarılmak ve onun için de evvelâ tevhid ve ıhlâs ile Allah’ı, tanımak sonra da mâsivânın şerrinden onun hıfz-u ınayetine sığınmaktan ıbâret olduğu anlatılarak ma'rifetullahda karar kılınmak üzere hâtime olarak da Allah, ta'rif edilerek tevhid ve ıhlâs ile ona iltica emrolunacaktır

5 ﴿