5

Ki, vesvese verir sinelerinde nâsın

(.......) o ki, nâsın sînerlerinde vesvese verir durur -ya'ni insanların içlerinde: gerek ferden içlerinde, gönüllerinde ve gerek cem'iyyeten içlerinde aralarında, yâhud Allah’ı unutanların göğüsleri bağırları içinde havassi zâhire ve bâtınelerinden hatıralarına, gönüllerine türlü vesvese sokar, sezilir sezilmez fiskos eder gibi yavaşçadan gıcıklayarak kötü telkınler yapar, fena fena temayülât, alçak alçak hissiyyat uyandırır. Bu suretle akıl ve fikirlerini çeler, türlü fenalıklara düşürür. Allah yoluna gitmekten, insanlık gayesine ermekten alıkor, nihayet dîn ve iymandan çıkarır, ebedî helâke sürükler. O vesvasi hannas işte böyle her şerrin başı olan vesveseyi gâfil insanların sînelerinde fısıldayıp duran sinsi âmil her ne ise odur.

İbn-i Sîna der ki, nefsin birinci metıyyesi sudûrdur, zira nefsi insanînin ilk müteallakı kalbdir, onun vasıtasiyle sair âzaya yayılır, onun için vesvesenin te'siri evvelâ sudûrda olur (.......) .

Müfessirîn diyorlar ki, burada (.......) mevsulünün i'rabında üç vecih câ'izdir:

Birincisi, sıfat olarak mahallen mecrur olmaktır ki, vesvasın sıfatı müfessiresi demektir.

İkincisi, onu tefsir için cümle-i istinafiyye olmak üzere (.......) takdirinde haber olarak merfu' olmaktır.

Üçüncüsü, zemm üzere mansub olmaktır. Bu iki veche göre «elhannas» da vakıf hasen olur.

Birincisine göre ise tefsiri Kevaşîde «vakıf caiz olmaz» demiş, lâkin Taybî buna «vakfın ademi cevazında nazar vardır. Çünkü fasıla vardır» diye ilişmiş, Keşfte de demiştir ki, sıfat olunca hüsün, müsellem değildir, meğer Allahümme vakfı hasen bir fâsılai hassada bu gibisine de şâmil olması hakkında bir veche göre olsun (.......) . Zira Kur’ân’ın her fâsılası güzeldir, her âyetinde vakıf da güzel olmak lâzım gelir. Âyetlerde vakıf, Resulullahın sünnetidir diye de bir rivayet vardır. Bu (.......) dan murad Allah’ı zikirden gaflet edenler, ya'ni gaflet halinde olan insanlar olmak zâhirdir. Onun için bunun «nâsî» ya'ni unutan ma'nasına olmasını da tecviz etmişlerdir.

5 ﴿