72Onlar da dediler ki: "Hükümdarın su kabını arıyoruz. Onu bulup getirene bir yük zahire var. Üstelik o tas bana zimmetlidir". Gerçekten de bu uyarı ve irşad sebebiyle onlar da sözlerine çekidüzen vermek ihtiyacını duyarak, dediler ki: Melik'in su kabını arıyoruz, ve onu getirene bir deve yükü (zahire) bahşiş var. Yani, bakın bakalım, belki yüklerinizin arasına karışmıştır. Karşılığında tekdir değil, takdir görürsünüz, ve ben buna kefilim, yani o tas benim zimmetimdedir. Anlaşılıyor ki, sözcülüğü o bağıran adam yapıyor. Önceki cümlelerde hep "biz" derken, burada "ben" diyor. Ve o, anlaşılıyor ki, bu takip ve arama ekibinin reisidir. Ve yine anlaşılıyor ki, Yusuf'un ona talimatı böyledir. Suvâ: Lügatte "sa" denilen ve İslâm fıkhında da muteber olan bir kile, yani bir ölçektir. Bir de su içecek bir tas ve maşraba anlamına gelir. Burada bazıları ölçek demişler, bazıları da yukarıdaki "sikaye" ile bağlantılı olarak su tası demişler ve maşraba olarak tefsir etmişlerdir. Ayrıca "suva" isim, "sikaye" ise sıfattır demişler. Lâkin "es-sikaye" kelimesinden açıkça anlaşılan Yusuf'un su kabı olmasıdır. Burada ise her iki anlama gelecek şekilde "suva" denilmesi ve Melik'e ait olduğunun bildirilmesi orada kaçamaklı bir tevriye kastedilmiş olduğunu anlatıyor. Melik'in denilmesinde onları başka bir heybetle korkutmak amacı güdüldüğü anlaşılıyorsa da bundan Aziz olan Yusuf veya bizzat Melik de kastolunuyor olabilir. Yusuf'un kendi eliyle koyduğu şey, herhalde Yusuf'un olması gerekir. Ancak bu ona muhtemelen daha önce Melik tarafından hediye edilmiş olan kıymetli bir şeydir. Eğer zahire ölçülen kile de öyle çok kıymetli bir ölçek idiyse, işin hakikatini bilmeyenler dışardan bakılınca bunu hükümetin o ölçeği zannedecekler, o zaman da hakikatte dışardan görüldüğü şekle uygun bir itham yapılmamış olacaktır. Böylece tevili mümkün bir tevriye kastedilmiş ve belki bir istiare gözetilmiş olacaktır. Çünkü Yusuf, devletin bir ölçeği, bir adalet aracı, ülkenin hayat kaynağı, su tası durumunda idi. Onlara "Ne arıyorsunuz?" derken, bu soruya karşılık böyle bir mânâ söz konusu edilseydi de "Siz bir Aziz'i kuyuya atmışsınız, onu arıyoruz" deyiverselerdi, o zaman çok müthiş, bir şey olurdu. O zaman burada kastedilenin bir tas değil, doğrudan doğruya Yusuf'un kendisi olduğu anlaşılırdı. Ancak ifadenin zahiri böyle dolambaçlı tevillere müsait değildir. |
﴾ 72 ﴿