9Sizden öncekilerin; Nuh, Âd ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonra gelenlerin haberleri size gelmedi mi? Onları, Allah'tan başkası bilmez. Peygamberleri onlara mucizeler getirdi de onlar ellerini ağızlarına koydular ve dediler ki: "Biz sizinle gönderileni inkâr ettik ve bizi çağırdığınız şeyden de şüphe ve endişe içindeyiz." "Size... gelmedi mi?" Bu hitap görünürde Hazret-i Mûsa'nın sözü gibi görünürse de, birçok tefsircinin tercih ettikleri görüşe göre, Allah tarafından Hazret-i Peygamberin kavmine bir hitap başlangıcıdır. Gerçekten Tevrat'ta Âd ve Semûd'dan bahsedilmediği doğru ise, bu açıkça belli demektir. Çünkü onları Allah'tan başkası bilmez. Yani Nuh, Âd ve Semûd kavimlerinden sonra tarihin bilinmeyen safhaları içine gömülmüş, miktar ve özelliklerini Allah'tan başkasının bilemeyeceği daha nice kavimler "ve bu arada daha birçok nesilleri (Allah'ı inkâr etmelerinden dolayı helak ettik")" (Furkân, 25/38) mânâsı gereğince ne kadar çok nesiller mahvolmuş ve soyları tükenmiş ki bunlar hakkında da: "Onlardan sana kıssalarını anlattığmız kimseler de var, durumlarını sana bildirmediğimiz kimseler de var." (Mümin, 40/78) buyurulduğu üzere, kısmen ve özetle de olsa haber gelmedi mi? İbnü Mesud (radıyallahü anh) bu âyeti okuduğu zaman dermiş ki: "Neseb âlimleri yalancıdırlar". Yani biz nesebler ilmini biliyoruz iddiasında bulunanlar ve Hazret-i Âdem'e varıncaya kadar bütün insan ırklarının soy zincirini belirlemeye kalkışanlar yalan söylemiş olurlar. Çünkü Allahtan başkası onları bilmez" buyurulmuştur. İbnü Abbas'dan (radıyallahü anh) şöyle rivayet edilmiştir: "Adnan ile İsmail arasında bilinmeyen otuz baba (batın) vardır." Hazret-i Peygamber'den (s.a) rivayet edilmiştir ki: "Maadd b. Adnân b. Edd"i geçmezdi ve buyurmuştur ki: "Neseblerinizden yakın akrabalarınızla ilişki sürdürecek kadarını öğreniniz, yolu bulabilecek kadar da astronomi öğreniniz" Bazı müfessirler de demişler ki, şu halde bundan dolayı Hazret-i Âdem'in yaratılışından beri geçen senelerin sayısını da kestirmek mümkün değildir. Onu da Ancak Allah bilir. Bütün o kavimlere ne oldu bilir misiniz? Onlara peygamberleri mucizelerle geldiler. Açık deliller, açıklamalar ve mucizeler getirdiler de onlar ellerini ağızlarına ittiler, öfkelerinden parmaklarını ısırdılar. Yahut bütün kuvvetleri ile ağızlarını tutmaya, susturmaya çalıştılar. Yahut o peygamberlerin kendilerine uzatılan imdat (yardım) elini ve hidayetlerini ağızları ile reddettiler, öpecek yerde ısırdılar ve dediler ki kesinlikle biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyleri inkâr ettik ve getirdiğiniz mucizelere inanmıyoruz. Davetinize gelince de bizi davet ettiğiniz şeylerden de muhakkak ve şüphesiz şüphe içindeyiz öyle bir şüphe ki gocundurucu, yani pireleniyoruz, kuşkulanıyoruz ve ürküyoruz. |
﴾ 9 ﴿