22

Eğer yer ile gökte Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, bunların ikisi de muhakkak fesada uğrar yok olurdu. O halde Arş'ın Rabbi olan Allah, onların vasfetmekte oldukları şeylerden (bütün noksanlıklardan) beridir, münezzehtir.

Yerde gökte yani bütün varlık dünyasında şayet söz sahibi olacak ve kendisine itaat edilecek Allah'tan başka ilâhlar olsaydı muhakkak ikisi de fesada uğrar yok olurdu. Yer ve gök bütün kâinat yok olup giderdi veyahut hiç var olamazdı. Madem ki, bütün düzenleriyle varlıklarını sürdürmektedirler, o halde Allah'tan başka ilâh yoktur. Çünkü ilâh demek hiçbir hususta acizliğe düşmesi mümkün olmayacak şekilde mükemmel bir kudret sahibi demektir. Onun için Allah'tan başka yerde ve gökte kendi gücü ile işleri idare eden ve icraat yapan ilâhlar farz edildiği takdirde her birinin illet-i tamme (herhangi bir şeyin var olması için gerekli olan sebep, etken) olması lazım gelir, herbirinin yeteri kadar güce sahip olduğu, icad etme, yok etme, diriltme, öldürme, bozma ve değiştirme ve daha nice işleri başkasına muhtaç olmaksızın tek başına yapabilecek kuvveti bulunduğu varsayılmış olur. Bu durumda yer ve göğün var olmalarının gerçekleşmesinde ya her biri, ya hepsi ayrı ayrı tesir etmiş olacak veya yalnız birisi etken olacak. Yalnız biri etken olacaksa diğerleri ilâh değilmiş demek olur. Ve eğer her biri etken olacaksa çeşitli sebeplerin bir tek etki alanı üzerine, bağımsız bir şekilde gelip toplanmaları ve çatışmaları lazım gelir ki, imkansız bir şeydir. Bunların anlaşarak orada toplanmaları imkansız olduğu gibi, bir uyumsuzluk içerisinde, anlaşmaksızın orada bulunmaları da mümkün değildir. Çünkü, anlaşmazlık olursa, mesela biri yapmak isterken diğeri yıkmak isterse, eserde karşıt iki tarafın münakaşası ve karşılıklı engellemeleri sonucu hiçbir şey meydana gelemez. Eğer anlaşarak bir yerde toplanmışlarsa, bağımsızlık konusunda tartışma ve çelişki olur.

Diğer bir ifadeyle karşı güçler arasında birbirlerini geriye püskürtme eylemi oluşur veya hasılı tahsil (var olan bir şeyi var etmeye çalışma) lazım gelir. Ve yine birden fazla ilâhın olmaması gerekir. Yok eğer hepsinin anlaşıp ortaklaşa yaptıkları etkileri varsayılacak olursa, bu durumda herhangi bir şeyin var olması için gerekli olan sebepler, ancak hepsinin toplamından ibaret olacağından, herbiri tam bir etken değil, tesir gücü az olan noksan etken olmuş olur. Noksan olan ise ilâh olamayacağından hiçbirinin ilâh olmaması gerekir. O halde olsa olsa bunların hepsi ancak birleşerek bir ilâh olacak, yani değişik ilâhlar topluluğu değil de noksanlardan meydana gelen bir topluluğun tümüne birden bir ilâh denmiş olacak. Halbuki her ne olursa olsun bunların yekünü de bağımsız bir güce sahip değildir; yer ve gök gibi, birleşmeye, bir düzene ve bunları yapacak etkin bir güce muhtaçtır, dış etkilere bağlıdır. Böyle olan bir şeyin, ilâh olamayacağı ise açıktır. Sözün kısası Allah'tan başka ilâhlar ve hatta O'nun dışında bir ilâh bile varsayılırsa, gerek ortaklık şeklinde farzedilsin ve gerek tek başına bağımsız olarak düşünülsün ilâh varsayılanların ilâh olamaması lazım gelir. Çelişki muhakkak olurdu. Mutlak varlıkta sağlıklı hiçbir yapıya imkan kalmaz, varlık namına hiçbir şey gerçekleşemezdi, yer ve gök bulunamazdı. Oysa bugün yer ve gök bozguna uğramayıp, sağlıklı yapılarıyla dimdik ayaktadırlar.

Demek Allah'ın birliği yer ve göğün varlığı sebebiyle çok açık bir şekilde bilinmektedir. İşte Allah, O her şeye galib, O büyük varlık ve yaratılış saltanatına sahib olan, o Arş'ın Rabbı, başka ilâhlar edinen putçuların, zalimlerin ve gafillerin isnad ettikleri vasıflarından çok münezzeh ve yücedir. O'nu noksanlık lekelerinden tenzih ederek tesbih etmelidir.

22 ﴿