13

Sonra onu emin ve sağlam bir karargahta (rahimde) nutfe (sperma) haline getirdik.

2- Sonra onu emin ve sağlam bir karargahta (rahimde) nutfe haline getirdik, yani o insan cinsini veya neslini sağlam bir karargah olan rahimde yerleşen bir nutfe yaptık. Önce bir çamurdan, bir sülâleden yaratılmış olan insan bundan sonra "Sonra onun zürriyetini nutfeden, hakîr bir sudan üretmiştir" (Secde, 32/8) âyet-i kerimesine göre, hakîr bir su sülâlesi olan nutfeden çoğalma yoluyla yaratılarak diğer bir sülâle oldu. Hem her nutfe'den değil, rahimde yerleşen nutfeden; her rahimde değil, rahimde yerleşen nutfeden; her rahimde değil, sağlam, aldığını tutan, güçlü ve sağlam bir rahimde. Buradan anlaşılıyor ki, Kur'ân'da nutfe yalnız menînin ismi değil, daha çok menî içindeki tohumun ismidir. Zira rahimde karar kılıp yerleşen odur. Bir de zamirinin, çekilmiş, sıyrılmış mânâsı ile sülâleye ait kılınması da caiz görülmüştür ki, o çamur sülâlesini nutfe yaptık, demek olur.

İşte nutfe yapıldıktan sonra insan yaratılışı, doğal ve kanunî denilen malum şeklini almış oldu. Yoksa ille başta çamurdan sülâlenin, sülâleden insan veya nutfesinin yaratılışı doğa üstüdür. Çünkü henüz bir insan ve tabiatı yoktu. Demek ki insanı yaratan yaratıcı kudret insan tabiatından başkadır. Herhangi bir şeyin tabiatı ise o şeyin kendisinin dışında olamaz. Onun için bir şey, kendisinin gayrısı olamayacağı gibi, tabiatının gayrısı da olamaz. Bu yüzden tabiat ancak devamlı ve değişmez bir şey olmak üzere düşünülebilir. Ve bir şey kendisi değişmedikçe tabiatının değişmesine imkan yoktur. Bundan dolayı herhangi bir şeyin tabiatında bir değişme görüldüğü zaman, o şeyin kendisinde bir değişme meydan geldiği anlaşılır ve ona dıştan bir etki aranır. Tabiî ilimler adı verilen ilimlerin hiçbiri yoktur ki, tetkik ettiği bir değişmenin ayrı bir sebebini aramasın da kendi kendine tabiatıyla oluvermiş diyebilsin.

Hatta bu noktada, iyice düşünülünce "Tabii ilimler" denilen ilimler, tabiatların kendi kendine değişmesini kabul etmeyip, değişmenin dış etkenlerini arayan ve bu şekilde hiçbir olayın tabiî olmadığını ispat eden ilimlerdir, denmekte tereddüt edilmez. Çünkü bir tabiatın, kendisinin dışında bir eşinden etki almasıyla izah edilen olaylara tabiat demek çelişki olur. Evet tabiatta değişme, seçilme, gelişme yok değildir. Fakat o seçimi ve gelişmeyi yapan tabiat değil, tabiatlar üzerinde hakim olan yaratıcıdır. Eğer tabiat hakim olsaydı, çamur normal olarak kalır, ondan bir sülâle çıkamaz, insan ve nutfe gelişmesi ve seçilip çıkarılması olamazdı. Hatta nutfe yaratıldıktan sonra nutfe tabiatından ileri geçemezdi. Bu takdirde bilinmesi lazım gelir ki insanın, tabiî sayılan nutfeden meydana gelmesi evrelerinde de insanı yaratan nutfe tabiatı değil, nutfeye ve rahime o yaratılış değişimini veren yüce yaratıcıdır. Onun için buyuruluyor ki:

13 ﴿