14Onlar kendilerine bilgi geldikten sonra, ancak aralarındaki, çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer Rabbin tarafından azabın ertelendiğine dair bir söz geçmemiş olsaydı aralarında mutlaka hüküm verilirdi. Kendilerinden sonra Kitab'a vâris kılınan kitap ehli de Kur'ân hakkında bir şüphe ve tereddüt içindedirler. O ayrılanların ayrılmaları ise, gerek peygamberlere karşı ayrı baş tutarak muhalefet etmeleri, gerekse onların arkasından ümmetlerinin dinde tefrika çıkararak birbirleriyle uğraşmaları, başka bir sebeble değil, ancak kendilerine ilim geldikten sonra, tefrikanın zararlı ve sonu kötü olduğu peygamberlerin tebliğiyle ve hatta tecrübe ile malumları olduktan sonra aralarındaki azgınlıktan dolayıdır. Kıskançlık, çekememezlik, dünya hırsı ile haksız istekler, aşırı sevdalar yüzündendir. Demek ki ilim insanların düzelmesi için yeterli değildir. Nefs-i emmârenin öyle kötü hisleri vardır ki insanları bildiklerinin tersine açık açık fenalıklara sürükler, onun için insanlığın ahlâkının düzeltilmesi konusunda ilimden başka hislerin süslenmesi, geliştirilmesi için pratik bir terbiye daha lazımdır. Dinî terbiyenin bu özelliği ile de özel bir önemi vardır. Madem ki ilim böyle idi: Bu kadar peygamberlere "Onda tefrikaya (ayrılığa) düşmeyin." buyurulmuş idi. O halde bunu dinlemeyip o ayrılıkları çıkaranlar hemen ilmin gereği olan cezalarını görmeleri gerekmez miydi? denilirse ve eğer Rabbinden bir kelime geçmiş olmasaydı, azab için ezelde bir vakit ve saat takdir edilmiş bulunmasaydı belirlenmiş bir süreye kadar diye, "Bir zümrenin cennette, bir zümrenin cehennemde." (Şûra, 42/7) olacağı kıyamet gününe bırakılmış olmasaydı aralarında hüküm yerine getirilirdi. Hemen ayrıldıkları sırada cezaları verilir, işleri bitirilirdi. Fakat Allah, "Onlara vaad olunan asıl vakit, o saattir." (Kamer, 54/46) buyurmuş, o hükmün yerine getirilmesini belirli bir süre ile ceza gününe ertelemiştir. Onlardan sonra kitaba vâris kılınanlar ise, o peygamberlerin arkasından kitaba varis kılınan, yani şimdi Muhammed'in asrında bulunan kitap ehli de ondan yani kitaplarından muhakkak bir şüphe içinde, kararsız bulunuyorlar, kıvranıyorlar. |
﴾ 14 ﴿