16

Değerli, iyi yazıcıların.

Sefere maddesi esasen "açmak" mânâsına konulmuş olması itibarıyla sahifeleri getiren elçilerin, yazan kâtiplerin ve yazılarını tertemiz muhafaza eden veya anlatan ve okuyanların hepsinin ellerini ihtimal üzere değil, karşılıklı alıp verme suretiyle kapsayan bir mânâ da anlaşılabilir. Ancak unutulmamak gerekir ki bu sefere Onlar değerli ve takva sahibi sıfatlarıyla nitelenmiştir.

KİRÂM, keramet veya kerem kökünden türetilen "kerim"in çoğuludur. Değer vermek ve saygı göstermek mânâsına gelen keramet'ten olduğuna göre, yüce Allah katında değer verilen ve saygı duyulanlar demek olur. Lütuf ve bağış mânâsına gelen kerem'den türemiş olduğuna göre de, müminlere karşı iyiliksever ve şefkatli, onlara söyler ve onlar için mağfiret talep ederler demek olur.

BERARA, de ebrâr gibi berr'in veya bârr'in çoğuludur. Berr'in çoğulu olduğuna göre, çok hayır sahibi, bârr'in çoğulu olduğuna göre de söz ve fiillerinde doğru demek olur ki, ikisini de kapsamak üzere "takva sahibi kişiler" diye tefsir edilmiştir. Bazıları demiştir ki: Kur'ân'da ebrâr, Âdem oğullarından olanlar hakkında; berara da melekler hakkında kullanılmıştır. Zira ebrâr, azlık bildiren bir çoğuldur. İnsanoğulları içinde takva sahipleri de azdır. Berara ise, çokluk bildiren bir çoğuldur. Melekler de insanoğlundan çok olduğu gibi takvalıları da çoktur ve hatta hepsi takvalıdır, "Allah kendilerine ne emrettiyse karşı koymazlar ve her neye memur iseler yaparlar."(Tahrim, 66/6). Bunun için şeriat dilinde "sefere-i kiram-ı berara" (değerli ve takva sahibi elçiler), melekler olarak şöhret bulmuştur. Çünkü Sefir ve Resul kelimelerinin taşıdığı elçi mânâsı, melaike kelimesinin de mânâsıdır. Şu halde bu vasıf, ibaresinin taşıdığı mânâ dolayısıyla melekler hakkında doğrudan doğruya nass, insanlardan bu nitelikleri taşıyanlar hakkında da dolaylı yoldan işarettir. Buna işaret içindir ki, Buharî'de bunun yukarıdaki gibi tefsiri yapıldıktan sonra Hazret-i Aişe'den şu hadis rivayet edilmiştir:

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Kur'ân'ı ezberleyerek okuyanın misali, sıfat ve şanı değerli ve takva sahibi elçilerle beraberdir. Kendisine zor geldiği halde teahhüd edip çalışarak okuyanın misali ise, ona iki ecir vardır."

İşte bu Kur'ân, böyle değerli ve takvalı elçiler ellerinde öyle tertemiz, yükseltilmiş, saygı değer sahifeler içinde bir öğüttür. Onun için bunu dileyen öğüt alsın, dileyen düşünsün, bellesin, amel etsin.

Tezkire ve tezkir kelimelerinde yeni bir şey telkin etme mânâsı da bulunmakla beraber az çok duyulmuş bir şeyi hatırlatmakla düşünme ve uyanıklığı harekete geçirmek ve bilinenden bilinmeyene doğru hareket ve geçişi hızlandırmak mânâsı esas olduğu için bu hatırlatmadan sonra insana Allah'ın yaratma gücüyle ahiretin korku ve dehşetini duyurmak ve ona karşı görev ve kulluk duygusunu harekete geçirerek iman ve İslâm ile temizlenme ve yücelme şevkini uyandırmak ve bunların şahitlerinin, insanın kendi yaratılış ve tabiatında toplanmış olup başkaca anlaşılması zor, uzun uzadıya delillamalara gerek olmaksızın sadece uyarı ve hatırlatma ile duyulabilecek hakikatlar olduğunu anlatmak için insan yaratılışının gelişme şeklinde herkesin duyabileceği en belirgin noktaları hatırlatarak kendini ve yaratıcıyı; başlangıcını ve sonunu düşündürmek üzere buyruluyor ki:

16 ﴿