28

Allah'a yakın olanların içecekleri bir kaynaktır o.

Nitekim şöyle tefsir ediliyor: Bir pınar, bir çeşme ki o Tesnim Allah'a yaklaştırılmış olanlar onunla içer yani aynen içerler, sade o Tesmini içer, içme işlerini onunla yaparlar. Allah'a yaklaştırılmış kulların derecesinde olmayan diğer iyi kullara, amel defterleri sağlarından verilen diğer kullara ise karıştırılarak sunulur.

Buradaki 'ya birkaç şekilde mânâ verilmiş ise de İbnü Abbas Hazretleri demiştir ki: Cennettekilerin içtiği içkilerin en şereflisi ve en güzeli Tesnim'dir. Çünkü Allah'a yaklaştırılmış kullar onu katıksız olarak içerler. Kitapları sağlarından verilen iyi kullara ise içecekleri karıştırılarak sunulur.

Demek ki "karışımı Tesnim'dendir" âyeti kitapları sağ taraflarından verilen ebrâr (iyi, itaatli kullar) hakkındadır. Bu âyeti de onlardan daha yüksek olan mukarrebûn (Allah'a yaklaştırılmış kullar) hakkındadır. Âyetin bir yükselme ifade eden akışından da Tesnim'in o mühürlü saf şaraptan daha üstün ve güzel olduğu anlaşılır. Zira Vâkıa Sûresi'nde mükellefler (yükümlü kullar) üç sınıfa ayrılmış, "İmanda en ileri geçenler de ileridedirler. İşte onlar Allah'a yaklaştırılmış olanlardır." (Vâkıa, 56/10-11) buyrulmuş olduğundan mukarrebun, Hakk'ın huzurunda bütün mertebelerin ilersinde bulunan birincilerdir. Yukarıdaki "Ona Allah'a yaklaştırılmış olanlar şahit olur." âyetinden ve "İyi kulların yaptığı iyilikler, Allah'a yaklaştırılmış kulların yaptığı kötülüklerdir." meşhur sözünden de anlaşıldığı üzere ebrar (iyi kullar), mukarrebûnun daha altında olarak Vâkıa Sûresi'nde anlatılan "kitapları sağından verilenler" demek olur. Onun için "Karışımı Tesnim'dendir." bunların içtiği karışık şarabı; da sırf Tesnim'in, mukarreb kulların şarabı olduğunu ifade etmiş olur. O nedenle buna şu mânâları vermişlerdir: Sırf Tesnim'i Allah'a yaklaştırılmış kullar içer. Bu, onların şarabıdır. Yahut onlar Tesnim ile kanar, onunla lezzet alırlar. Yahut "bâ”..... “mîn" mânâsına olarak "ondan içerler, onunla karıştırarak o saf şarabı içerler" mânâsına olmak daha açık gibi görünürse de bu durumda mukarrebûn ile ebrârın dereceleri ayırt edilmemiş ve Tesnim'in niçin mukarreb kulların şarabı olduğu açıklığa kavuşmamış olur. Yahut onun karışık olarak içilmesi daha mukarreblere özel olduğu, bu surette de en önde olan mukarrebler derecesine varmıyan ebrar ondan içemeyecekleri gibi, mukarreblerin de saf olarak değil, karışık olarak içebilecekleri söylenmiş olur. Arada geçen ve yarışmayı emreden "yarışanlar ancak onda yarışsın" cümlesiyle bunun bir münasebeti varsa da, "Bahr"de yazıldığı üzere İbnü Abbas gibi İbnü Mesud'dan, Hasen'den, Ebû Sâlih'den dahi "Mukarrebler onu sade olarak içer ve ebrara karıştırılarak sunulur." diye rivayet edilen mânâ daha uygundur. Çoğunluğun görüşüne göre ebrar, kitapları sağlarından verilenler; mukarrebûn ise, sabikun yani en önde olanlardır. Bununla beraber bazıları, "Bu âyette ebrar ile mukarrebun bir mânâyadır. Cennette nimet içinde yüzecek olanlara böyle denilmiştir." demişler ise de, burada da ebrar ile mukarrabun arasında fark göremeyenler âyetin zevkine erememişler demektir.

Razî, burada İbnü Abbas'ın görüşünü naklettikten sonra şöyle demiştir:

Bana göre bu, nehirlerin fazilette farklı olduğunu gösterir. Demek ki Tesnim, cennet nehirlerinin en üstünü; mukarrebun da cennettekilerin en üstünüdür. Ruhânî cennette Tesnim, Allah'ı tanıma ve onun yüce zatına bakma lezzetidir. Rahiyk de varlıklar âlemini tetkik edip düşünmekle sevinip neşelenmektir. Mukarrebun Tesnim'den başkasını içmezler, yani ancak Allah'ın zatına bakıp düşünmekle meşgul olurlar. Kitapları sağlarından verilenlerin içkileri ise karışık olur. Bakışları bazan Allah'a, bazan onun yaratıklarına olur.

Alış-verişte hile yapmaktan yasaklama ve öldükten sonra dirilme ve ceza gününe iman etmeye davet akışı içinde suçlu olan kötüler ve Allah'la aralarında perde olanlar ile itaat ve ihsan ehli olan ebrar ve mukarrebinin, ahirette birinin Siccin'de, birinin İlliyin'de olan yazgılarını amellerine göre tartıp anlattıktan sonra bunların dünya ve ahirette birbirlerine karşı olan bazı hallerini de anlatmak üzere buyruluyor ki:

28 ﴿