86-TARIK:

1

Yemin olsun o göğe ve Târık'a,

"Yemin olsun gökyüzüne." Buradaki "vav" yemin içindir. Sema ise, bildiğimiz göğe ve mutlak yüksek mânâsına maddi ve ruhani her yüksekliğe ve dolayısıyla hava boşluğuna, buluta ve yağmura veya yağmurdan meydana gelen bitkilere ve yiyeceklere dahi denir. Burada bazıları "yağmur" mânâsına demişlerse de çoğunluğun dediği gibi bildiğimiz gök mânâsına olması açıktır ki yukarıda çatlayacağı, yarılacağı hatırlatılan ve burçları olduğu bildirilen gök demek olur. Bununla beraber Arş'a kadar maddi ve ruhani mutlak yükseklik mânâsına olması da yeminin cevabına pek uygundur.

Yeminin faydası, yemin edilen şeyin önemine dikkati çekerek verilen haberi desteklemektir. Burada iki şeye yemin olunuyor. Birisi gök, birisi de Târık'tır.

TÂRIK, aslında "tark" kökünden ism-i fâildir. Tark, bir ses işitilecek şekilde şiddetle vurmak, çarpmaktır. Bu asıl mânâsından genişletilerek bunun gerektirdiği birçok mânâda kullanılmıştır. "Çekiç" ve "çomak" mânâsına "mıtraka" bu köktendir. Yol mânâsına gelen "tarîk" da bundan türetilmiştir. Zira yolcular ona ayak vururlar. Buna göre "târîk", esasen "tokmak vurur gibi şiddetle vuran" demek olduğu halde sonra ayak vurmak, yol tepmek mânâsıyla lügat örfünde yola giden yolcuya isim olmuş ve bu mânâda yaygın şekilde kullanılarak hakikat olmuştur. Sonra "gece gelen" mânâsında özelleşmiştir ki geceleyin gelip kapı çalan veya gönül hoplatan ziyaretçi mânâsını ifade eder. Mastarı "tark" ve "turuk"tur. Sonra bu mânâdan genişletilerek her ne olursa olsun geceleyin ortaya çıkıp göze, gönüle çarpan her şeye, hatta hayalî görüntülere dahi târık denilmiştir. Nitekim Şair:

"O hayal gördü ve hiçbir tarafa meyletmedi. Oysa kervanlarımızı hızlandırma açısından gece kadar etkili bir şey yoktur." demiştir. Bizim zihne çarpmak tabirimiz de bu türdendir. Bir de Târık, özellikle sabaha karşı doğan sabah yıldızına da denir. Burada Târık, yemin ile cevabı arasında bir ara cümlesi olarak şöyle tefsir olunuyor:

1 ﴿