9

Onun için öğüt ver, eğer öğüt fayda verirse.

Onun için (oku, unutma da) hatırlat. Onun içerdiği hükümleri ve bilgileri insanlara ulaştırıp öğreterek vaaz ve nasihat et, öğüt ver, düşündür. Eğer vaaz ve hatırlatma fayda verirse, ki herkes için olmasa bile, muhakkak az çok faydası olur. Nitekim "Öğüt ver, çünkü öğüt müminlere fayda verir."(Zâriyât, 51/55) buyurulmuştur.

Tefsirciler demişlerdir ki: Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) mutlak olarak öğüt vermekle memur olduğundan bu şart, esas itibarıyla bir kayıt için değil, vurgu ve bir dereceye kadar hafifletmek içindir. Vurgu ifade etmesi şundandır: Aslında fasih ve düzgün olan bir öğüt, muhataplar hakkında mutlaka bir fayda ifade eder. Muhatapların ondan faydalanmak isteyip istememeleri ise başka bir şeydir. O halde, "öğüt bir fayda verirse" demek, olması kesin olan bir şarta bağlamak mânâsında olur. Bu ise, "öğüt ver, çünkü öğüdün bir faydası olduğu muhakkaktır" demek gibi bir vurgu ifade eder. Aynı zamanda bunu bu şekilde ifadede bir hafifletme vardır ki, o da şudur: Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir Allah inancına, hak dine davet hususunda "Rabbinin hükmüne sabret."(Tûr, 52/48) emrine uygun olarak her türlü tehlikeye göğüs gerip kâfirlerden gördüğü eziyet ve sıkıntılara sabır ve tahammül göstererek. "Gayet izzetli bir elçi. Zorlanmanız ona ağır geliyor. Üstünüze titriyor. O, müminlere gayet merhametli ve şefkatlidir."(Tevbe, 9/128) diye anlatılıp nitelendiği üzere insanlara acıyor, kavminin imana gelerek mutluluğa ermelerini şiddetle arzuluyor ve bu suretle "İman etmezler diye belki arkalarından esef edip kendini üzeceksin."(Şuarâ, 26/3) kriterince kendisini üzecek derecede tebliğ ve irşadın her türlüsünü yaptığı halde kâfirler inkâr ve taşkınlıkta ileri gitmekten başka bir şey yapmıyorlardı. Bir düzelme elde etme ümidiyle yapılan öğüt ve hatırlatmanın böyle düzelme yerine taşkınlığın artmasına neden olması ise bir yarar değil, bir zarar mânâsında oluyordu. Bundan dolayı muhataplar hakkında fayda olmayıp da zarar olacağı düşünülen hususlarda vaaz ve öğüt vacip kılınmayıp, yapılmamasına izin bulunduğuna ve belki "Bizim zikrimizden yüz çevirenden sen de yüz çevir."(Necm, 53/29) mânâsınca bundan yüz çevirmenin daha iyi olacağına işaret ile bir hafifletme ve kolaylaştırma olmak üzere, burada "öğüt ver" emri "eğer öğüt fayda verirse" diye kayda ve şarta bağlanarak ifade buyurulmuştur. Şu halde bunun özeti şu olmuş olur: Muhataplara fayda yerine zarar getireceği tecrübe ile ortaya çıkmış olduğu takdirde vaaz ve öğüt vermek vacip değil ise de, asıl olduğu üzere az çok bir faydası olacağı düşünülürse, dinleyip yararlanacak olanları nazar-ı itibara alarak vaaz etmek, bu işi yapabilecek olanlara vacip olur.

9 ﴿