5

Nasıl, bunlarda bir akıl sahibi için yemin var değil mi?

Bunda, bu yeminlerde (veya bu zikredilen şeylerde) aklı kendisini kötülükten alıkoyacak bir akıl sahibi için büyük bir yemin (veya yemin edilir, and verilir bir şey) var değil mi? Elbette var, çünkü bunlar öyle olaylar, öyle şeylerdir ki bir akıl sahibinin bunlara önem vermemesi, bunların feyiz ve bereketlerinden, irşat edici özelliklerinden yararlanmaması, kuvvet almak istememesi ihtimali yoktur. Ancak tam bir akıl sahibi bizzat bu olayların kendilerinde değil, bu olaylardan onların yaratıcısı olan ve bu değişiklikleri yapıp idare eden bir Rabb'in var olduğu neticesini çıkararak en büyük yemini bunların Rabb'ine yeminde bulur. Zira "Bilinmelidir ki, kalpler ancak Allah'ı zikirle huzur bulur."(Ra'd, 13/28). Bütün bu olaylar ve değişiklikler içinde değişen kalpler Allah'ı anmadan huzur bulamaz.

Bu yeminlerden bunu anlamak için de iki delalet yönü vardır. Birisi, Mücahid'den rivayet olunduğu üzere "el-Vitr"den doğrudan doğruya Allah'ı anlamaktır. Bu takdirde bunlar içinde en büyük yemin bir bunda bulunmuş olup, soru doğrudan doğruya takrirî olur. İkincisi de, bunların her birini ilâhî âyetlerden biri gibi anlayarak onlara yeminden asıl maksat, delalet etmiş oldukları bir ve tek Rabb'e yemin olduğunu, yani mânânın özeti, "Fecrin Rabb'ine... yemin olsun" mânâsına döndüğünü anlamaktır. Bu takdirde soru, bizzat bunların kendilerinde değil, varlığına delil oldukları bir Rabb'e yeminde akıllı kimse için bir yemin vardır, cevabını telkin etmek üzere, bir yönden inkâri, bir yönden de takrirî olmuş olur. Fahreddin er-Razî bu yönü şöyle ifade etmiştir: "bunda bir yemin var mı?" bir sorudur. Bundan maksat da te'kid (vurgu)dir. Bu, bir kimsenin çok kuvvetli bir delil zikredip de, "nasıl, bu zikrettiğimde bir delil var mı?" demesi gibidir. Mânâ, akıl sahibi olan bir kimse bilir ki yüce Allah'ın yemin ettiği bu şeylerde Allah'ın birliğini ve Rabliğini gösteren deliller ve enteresan durumlar vardır; bunlar yaratıcılarını göstermeleri itibarıyla yemin olunmaya layıktırlar demek olur. Kâdî demiştir ki: Bu âyet, söylediğimiz gibi, yeminin bu işlerin Rabb'ine yapıldığını gösterir. Zira bu âyet göstermektedir ki, bunda mübalağalı bir yemin vardır. Bilindiği gibi yeminde mübalağa ancak Allah'a yemin iledir. Çünkü akıllı bir kimsenin bu işlere yemin etmekten nehyedildiği muhakkaktır. Yapılan bu açıklamalar, benzeri yeminler hakkında da unutulmamalıdır.

HICR, men etmek ve alıkoymak mânâsından alınarak akıl mânâsınadır. Zira, sahibini kötülükten men etmesi itibariyle akla "nuha" denildiği gibi münasebetsizlikten alıkoyması itibarıyla de "hıcr" ismi verilir. Dolayısıyla "zi hıcr", tam akıl sahibi demek olur.

Bu yeminin cevabına gelince, bunda da iki yorum vardır: Birisi, cevap, "Şüphesiz Rabbin her an gözetlemektedir." âyetidir. Aradaki âyetler ara cümlesidir. İkincisi, Zemahşeri'nin dediği gibi asıl cevap zikredilmemiş olup cevabın ne olduğunu gösteren ile başlayan ve ile biten âyetleri onun yerine geçirilmiştir. Dolayısıyla asıl mânâ şu olur: Bunlara yemin olsun ki Rabbin kâfirlere azap edecektir. Görmedin mi?

Bu görmekten maksat kalp ile görmek, yani ilimdir. Eserlerden ve haberlerden görmüş gibi bilmektir. Âd, Semûd ve Firavun haberleri dillerde destan olarak yalan üzerinde ittifak etmeleri mümkün olmayacak sayıda kişi tarafından nakledilegelmiştir. Âd ve Semûd helak ve yok olmuş bulunan en eski Araplar'dan olup Arabistan'da yaşıyorlardı. Eserleri ve kalıntıları görülüyordu. Mısır ülkesi de Arabistan'a yakın olmakla beraber Firavun kıssalarını Araplar ehl-i kitaptan da işitiyorlardı. Aslına şahit olunup görülen tevatür dahi görülmüş gibi şüpheden uzak zorunlu ilim ifade ettiğinden ve bu kıssalar Kur'ân'da da Allah tarafından defalarca haber verildiğinden dolayı onlar hakkındaki bu bilgi, "görmedin mi?" diye görme ile ifade edilmiştir. Hitap, görünüşte Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ise de bunu duyup bilenlerin hepsine de aittir. Bunları anlatmanın faydası da kâfirleri korkutma, müminleri irşat etme ve önceki sûrede zikredildiği üzere yerkürenin hallerine bakmaktan edinilecek ibret misallerinden bazılarını ayrıntısıyla göstermektir. Çünkü yeryüzünün nasıl olduğu incelenirken böyle yok olmuş kavimlerin eser ve kalıntıları da görülerek âlemin uğradığı değişikliklerden başlangıç ve son için ibret alınmış, faydalı amellerle boşuna yapılan amellerin farkına varılmış olur.

5 ﴿