10

Dilenciyi de azarlama.

İsteyene gelince, sakın onu koğma. İsteyeni yahut soranı azarlama, yani azarlayarak koğma da lutfet: İhtiyacını gider, yahut yumuşak dille reddet.

Tefsircilerden bazıları, "sail'den maksat, dünyaya dair bir şey isteyen dilencidir" demişlerdir. "Mallarında dilenci ve mahrum için bir hak vardır."(Zâriyat, 51/19) âyetinde de buna işaret vardır. "Dilenci, at üzerinde gelse bile hakkı vardır." diye bir hadis de yaygındır. Alûsî'nin yazdığına göre, İmam Ahmed, "bunun aslı yoktur" demiş; fakat Ebû Davud bunu Hazret-i Hüseyin b. Ali'den mevkuf olarak rivayet edip susmuş; Irakî "senedi sağlamdır" demiş, onun bu fikrini kabul edenler de olmuş; İbnü Abdi'l-Berr, "sağlam değildir" demiş, çokları İmam Ahmed'in görüşüne itimat etmişlerdir. Hazret-i Aişe'den ve daha başkalarından, "Dilenci doğru söylemiş olsa onu reddeden felah bulmazdı." diye rivayet edilmiş, İbnü Medînî, "bunun da aslı yoktur" demiştir. Bununla beraber Taberani "Kebir"de Ebû Ümâme'den merfu olarak ona yakın olan şu hadisi rivayet etmiştir. "Eğer düşkün ve yoksullar yalan söylemeselerdi onları reddeden felah bulmazdı." Buna ilişene rastlamadım.

Bununla beraber demişlerdir ki, dilenciyi azarlamanın yasaklanmış olması, istemede ısrar etmediği durumdadır. Eğer istemede ısrar eder de yumuşak bir şekilde reddetmek fayda vermezse o vakit azarlamada bir sakınca yoktur. Zira "İnsanlardan yüzsüzlük edip de ısrarla istemezler."(Bakara, 2/273) övgüsü, ısrarın yerildiğini ifade eder. Yerilen bir şey de azarlanmaya değer.

Ebû'd-Derdâ, Hasen, Süfyan ve daha bazıları da burada "sail"den maksadın, mal isteyen değil, ilim ve din ile ilgili soru soran demek olduğu görüşüne varmışlardır. Denilmiştir ki: Önceki görüşe göre de bu, delalet yoluyla öncelikle sabit olur. Çünkü mal dilencisine istediğini vermeye gücü yeten kimse yumuşak bir şekilde reddedip de bir şey vermediği zaman tehdit edilmemiştir. Oysa ilim soran kimseye ilmi olan kimsenin cevap vermemesi öyle değildir. Bir hadis-i şerifte: "Kendisine bir ilim sorulup da onu gizleyen kimse, ateşten bir gem ile gemlenir." buyrulmuştur. Bu görüşü daha açık görenler olmuştur. Fakat mutlak mânâda "sâil" lafzı, dilenci mânâsında asıl olmakla beraber dileyen veya dilenen veya hangi suretle olursa olsun isteyen veya soran, mutlak olarak "talep eden" mânâsını da taşır. Bunlar fiilin mef'ul(tümlec)lerine, sözün söylendiği makama göre ayırt edilir. "Kâmus'un açıklamasına göre sual ve mesele kelimesi, asıl olarak dilenmek mânâsına konulmuştur. Mutlak bir şekilde talep, istemek ve sormak mânâsına da kullanılır olmuştur. "Beşair"in verdiği ayrıntılı bilgiye göre "sual" maddesi, bir şeyi talep ve yalvararak istemektir ki, bir kimseden bilmeyi veya bilmeyi sağlayacak olan bir şeyi yahut mal veya malı sağlayacak olan bir şeyi isteyip dilemek, yani sormak veya dilenmek suretiyle istemektir. Birinci mânânın cevabı dil ile olur. Sorulan şey ne ise dil ile cevap verilir. El bunda dilin yerine geçen halefidir. Söylenecek olanı yazı veya işaret ile eda eder. İkinci Mânânın cevabı ise el ile olur, istenileni verir. Bunda dil elin halefi olup onun yerine geçer. Söz verir, yahut "hayır" diye reddeder. Sormak mânâsına geldiği zaman bu fiil ikinci mef'ul (tümlec)ünü bazan doğrudan doğruya, bazan da harf-i cerle alır. "Onu ona sordu" mânâsına ve derler. İkinci mef'ulünü daha çok harf-i cerri ile alır. Dilenmek mânâsında da doğrudan doğruya veya harf-i cerri ile mef'ul alır. "Allah'ın lütuf ve ihsanını isteyin."(Nisâ, 4/32) ve "Onlardan lüzumlu bir şey istediğimiz zaman..."(Ahzab, 33/53) âyetlerinde olduğu gibi. Sözün kısası, bu kelime, aslı dilenmek mânâsında hakikat, sormak mânâsında da "doğru haber istemek münasebetiyle istiare denilmiştir.

Şu halde sualde asıl olan bir ihtiyaç halinde istemek veya sormaktır. "Sail"de dilenci mânâsı esas ve dilencide zaruri olarak ihtiyaç duyulan miktarda bir şey isteme mânâsı açık olduğu için mutlak olarak "sail" denilince iki mânâyı da taşıyarak gerek mal, gerek ilim isteyen dilenci demek olur. İhtiyaç halinde olmıyarak hakkını istemek veya emretmek yahut imtihan etmek yahut can sıkma ve bunaltma yoluyla bir şey istemek veya sormak gerçekte sual değildir. Mal suali, zelil bir şekilde ihtiyacını istemek mânâsına bir dilenmek olduğu gibi, ilim suali olan sormak da, öğrenerek bilgisizliğini gidermek kastıyla alçak gönüllü bir şekilde açıklık isteme suali olmalıdır. Burada ise mef'ul (tümleç) zikredilmemekle beraber, daha önce hem mal, hem ilim ihtiyaçları zikredilmiş olduğu için bu karine (ipucu) ile "sail", gerek mal ve gerekse ilimle ilgili bir şey isteyen ihtiyaç sahibi istekli mânâsına anlaşılması gerekir. Bu izah şekline göre, iki görüşün ikisi de bir araya getirilmiş olur.

İkinci görüşün asıl faydası; yüzsüz, asıldı mı bırakmayan, ısrarlı mal dilencilerini konu dışı bırakmaktır. Çünkü öğrenmek maksadı olmayarak soranın buraya dahil olmaması gerekir. Fakat ihtiyaç ve maksat, gizli işlerdendir. Görünüşte her hangi bir soru ve istek, bir ihtiyaç mânâsı ifade ettiğinden, bir şey soran veya isteyene ilk anda kötü zan beslemeye hak yoktur. Sualinde ısrarına göre doğru veya yalan söylediği neticesine varılabilir. O halde hangi "sail" olursa olsun işin başında hemen azarlanmamalı, istediği verilmezse bile koğulmamalı, incitilmemelidir. Yüzsüzlük ve ısrar etmesi halinde de anlaşılan durumuna göre, layık olan ne ise o şekilde karşılanmalıdır. Zorda kalan ve muhtaç olana, güç yettiği kadar mümkün olan yardım farz derecesine kadar varabilir.

Eğer sual yerilen bir sual ise, derecesine göre kötülükten nehyi gerektirir. O zaman azarlamak yaraşır. Çünkü mümine eziyet vermek de haramdır. Eğer sual övülen bir sual ise, azarlamak ve incitmek mutlak şekilde haram ve yasak olur. Gücü yetenin buna uygun cevap vermesi, nimeti anmış olmak üzere vacip veya mendub olur.

İlim dilenmek genellikle övülmüştür. Bunda, eziyet ve saygısızlık derecesine varmamak şartıyla, ısrarla yalvarmak da güzel görülmüştür. Mal dilenmek ise genellikle yerilmiştir. Ancak başka bir kazanç yolu bulamayan muhtaç için bir izindir. Böylelerine yardımı düşünmek ise gücü yetenler için bir borçtur. Şu halde ihtiyacı olmadan dilenen yerilmiş dilenciler azara layık olduklarından dolayı ikinci görüşte olduğu gibi bu yasaklamaya dahil olmamak gerekirse de, bizzat istemenin kendisi bir ihtiyaç delili olduğu için, herhangi bir dilenciyi aksi sabit olmadıkça azarlamak, yetimi ezmek gibi yasaklanmıştır.

10 ﴿